1 Mayıs çağrısı !
Günler günleri kovaladı ve yine bir emek bayramı arifesine geldik. Mesele emek ve dayanışma eksenli kutlamalar olunca sermaye ve onun uzantısı siyasal iktidarlar, buna katlanamıyor.
Hele ki, mesele, bu günü tarihsel değeri olan İstanbul Taksim meydanında kutlamak olunca, sermaye ve siyasal uzantısı, emekçilere ve düzene muhalif herkese tomasıyla, biber gazıyla, copuyla, mermisiyle saldırıyor.
Bu çember kırılacak, hem de emek meslek örgütlerinin öncülüğüyle…
Şimdi, yaklaşan 1 Mayıs’ı kriminalize etmeye çalışanlara inat, emek ve meslek örgütleri Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü için yaptıkları çağrıya bakalım.
O ortak çağrı ‘’Emek için, barış için, demokrasi için sömürüye, yoksulluğa ve faşizme karşı birlikte mücadele ve dayanışma zamanı’’ içerikli ifadeyle başlıyor.
Ve devamında şu ifadeler yer alıyor…
‘’Biz işçiler ve emekçiler, mimar-mühendisler, hekimler, kadınlar, gençler, yoksullar, ötekiler ve tüm ezilen halklar,
Biz bu ülkenin onurlu insanları, 1 Mayıs Birlik-Mücadele ve Dayanışma Gününe hazırlanıyoruz.
10 Ekim Ankara katliamı ile tırmanan baskı, sindirme ve susturma hamlelerine,
Savaş örtüsü altında köleleştirmeye, işçi haklarının bir bir yok edilmesine,
Güvencesizleştirmeye,
Doğanın ve yaşamın sermayeye teslim edilmesine,
Eğitimin ticarileştirilmesine ve dinselleştirilmesine, yeni kuşakların “köleliğe biat eden işgücü” olarak yoğrulmasına,
Adım adım kurumsallaştırılmakta olan faşizme karşı,
Yok sayılan, susturulmak ve güvencesiz-geleceksiz bir hayata mahkum edilmek istenen milyonlar olarak 1 Mayıs’ta söyleyecek sözümüz, büyütecek umudumuz var!
EMEK İÇİN 1 MAYIS ALANLARINA!
Ülke tarihinin emeğe dönük en ağır saldırılarını yaşıyoruz.
Tarihin en büyük insanlık suçlarından olan köle ticareti, 2016 Türkiye’sinde Özel İstihdam Büroları aracılığı ile yasal hale getirilmek isteniyor.
Bir yandan “kiralık çalışma” adı altında kölelik düzeni getirilirken, diğer yanda 657 sayılı kanundaki mevcut iş güvenceleri ortadan kaldırılmak isteniyor.
Seçimlerden önce “taşerona kadro” sözü verenler, sözlerinde durmuyor. İşçilerin mahkemelerde ve fiili mücadelelerde kazandıkları haklarını tanımıyor. İşçilere taşerondan da güvencesiz “sözleşmeli” statü dayatılıyor.
İş cinayetleri artık katliam boyutuna varmış durumda. Her yıl 1500’ün üzerinde işçi, iş cinayetlerinde katlediliyor. Katliamlara “kader” deyip geçen siyasi sorumlular ve bürokratları hesap vermiyor.
Evi yakılmış, ocağı sönmüş milyonlarca mülteci, ucuz iş gücü olarak sermayenin hizmetine sunuluyor.
Evden çalışma, tele çalışma ve esnek çalışma gibi adlar altında kadın emeği daha da değersiz hale getiriliyor. Kadınlar toplumsal yaşamdan uzaklaştırılıyor, eve hapis edilerek çalıştırılmak isteniyor.
(Sürecek)