Yoksulluk ve barınma hakkı
Yoksulluk, yaşamın zorluklarına göğüs germeyi de engeller.
Yoksulluk, beraberinde sürekli acı çekmeyi de getirir.
Yoksulluk, an gelir insanın elini kolunu başlar.
Yoksulluk, bazen de isyan ateşini yakan işaret fişeğidir.
Ama, en kabasından yoksulluk, sokakta yaşamak zorunda kalmaktır…
Bu,çok acı bir durum, yaşarsınız belki ama bu yaşam insanca bir yaşam olmaktan çok uzaktadır. Doğayla kavga edersiniz, dahası kavgaya başlamışken herkes ve her şeyle kavga etmek zorunda kaldığınızı düşünürsünüz.
Tıpkı, Bahar Deresi Caddesi üzerinde 6 çocuk babası 60 yaşındaki engelli İsmail Toprakçı gibi.
Geçtiğimiz günlerde gazetemizin ilk sayfasına yansıyan bu dramı okuyunca, aklıma yoksulluğun insanı ne hale getireceği ve yoksulluktan kurtulmak için çırpınan insanların neler yapabileceği yeniden ve yeniden aklıma geldi.
Toprakçı ailesinin barındığı baraka, iddiaya göre belediye ekipleri tarafından yıkılıyor. Ve 8 nüfuslu aile sokak ortasında kalıyor.
Bu devirde, böyle bir zulüm reva mı ?
Siz olsanız, bu zulme isyan etmez miydiniz ?
Elbette ki ederdiniz…
İnsanlar, böyle durumlarda meşru direnme hakkınızı kullanıp sokakta kalmamak için her yolu dener. Sadece eşinizle olsa belki alıp başınızı başka yere göçersiniz ama ortada çocuklar olunca durum değişiyor.
Toprakçı ailesinin evi Bahar Deresi üzerinde yapılan yol çalışması nedeniyle yıkılmış. O günden sonra kiraya çıkmışlar ama kirayı ödeyemeyince de kendilerine ait arsa üzerine baraka yapıp yaşama tutunmaya çalışmışlar. İşte, belediye bu barakayı yıkıp ailenin sokakta kalmasına çanak tutar duruma gelmiş.
Bunun adı zulümdür…
İsmail Toprakçı engelli ve çöplerden plastik toplayarak evini geçindirmeye çalışan bir yurttaş. Toprakçı ailesi, 30 yıldır yaşadığı evlerinin istimlâk edilmesi üzerine kötü günler yaşamaya başlıyor. Ailenin bir çocuğu da, imkânsızlıklar yüzünden okula gidemiyor.
Sorun belki geçici olarak çözüldü, belki de bugün yarın geçici bir çözüm için adım atılmış olacak. Öyle ya, seçim öncesi bu zulmü kimseye anlatamazsınız. Ama, sorun geçici çözüm değil. Barınma hakkının kalıcı bir çözüme kavuşturulması gerekiyor. Öyle olmalı ki, Toprakçı ailesi diğer yurttaşların yararlandığı temel haklardan biri olan barınma hakkından daha fazla yoksun kalmasın.
Bu ailenin durumunu okurken, irdelerken aynayı kendimize tutmamızda yarar var. Ola ki bir gün benzer bir durumla karşılaşırsak tepkimiz ne olur acaba ?
Bunu belirli bir ölçek ya da kalıpla anlatmak pek mümkün değil…
Elbette çok sert tepki koyarız. Çünkü, barınma hakkı en temel yaşamsal hakların başında geliyor.
Yoksulluk, kader değil, kapitalizmin emeğiyle geçinen önemli bir toplama dayattığı bir yaşam biçimidir.
Yoksulluğu yırtmak ve insanca bir yaşama adım atmak için de, kapitalizme karşı daha dirençli durmak gerek. Bunun için gerekli olan en önemli şey de örgütlülük. Toprakçı ailesinin şahsında tüm yoksulların örgütlü biçimde yaşam hakkını savunduğunu düşünebiliyor musunuz ?
Sorun yarım günde çözülür, isterse çözmesinler…