Valimiz Doğru Söylüyor: Özgür Olmamız Kaçınılmaz
“Çağımızın en dinamik sektörlerinden biri olan basın sektörü, insanlara doğru, tarafsız ve objektif haber, bilgi akışı sağlamak gibi çok yönlü bir kamu görevi üstlenmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde de kamu hizmetini yerine getiren basının, çalışmalarını yürütürken özgür olması kaçınılmazdır.”
Seddar YAVUZ
Kocaeli Valisi
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü mesajından…
**
“Tüm vatandaşlarımız açısından özel hayatın gizliliği ve kişisel veri ihlalinin söz konusu olduğu durumlarla, genel kolluk personelimiz de sıklıkla karşılaşmaktadır. Bazen görevlerini engelleyecek boyuta ulaşan bu ihlaller, zaman zaman personelimizin veya vatandaşlarımızın kişilik haklarına veya güvenliğine zarar verir şekilde çeşitli dijital platformlarda yayımlanmaktadır.”
Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesinden
**
“Gazeteci için haber alma hakkı Anayasal bir haktır. Anayasa’nın 28. Maddesinde, ‘Basın Hürdür, sansür edilemez’ denilmektedir. Yine aynı maddede, ‘Devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır” cümlesiyle kamunun bu konudaki yükümlülüğü dile getirilmektedir. Anayasa'nın bu açık hükmüne rağmen Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ilgili genelgesi basın hürriyetine kısıtlama getirirken halkın haber alma hakkını da sınırlamaktadır.”
Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun “EGM’nin genelgesi basın özgürlüğüne engeldir” başlıklı basın açıklamasından
**
Ülkemizde yerelde gazetecilik yapmak ile ulusalda gazetecilik yapmak arasındaki avantajlar ve dezavantajlar kıyaslandığında yerelde gazetecilik yapmanın getirdiği, “Kolay ulaşılabilir gazeteci” olmak bazen avantaj, bazen dezavantajdır.
Meseleyi; kimi toplumsal olaylarda polisin halka yönelik sert müdahalesi üzerinden ve yakın tarihten örneklemek gerekirse..
Öğretmenler Günü’ne denk gelen 24 Kasım 2020’de
Birleşik Metal-İş’in Gebze’den Ankara’ya sendikal hak ve özgürlükler için yapmak istediği yürüyüşe polis müdahalesi hafızalardadır.
Şahsım adına;
Tespit edebildiğim kadarıyla yansıttığım vakalarda polisin emekçilere uyguladığı şiddetli müdahale aleniyken ve ulusal basında da hayli yer edinmişken Gebze Polisi’nin bir gün sonra yüz yüze geldiği tek gazeteci olmanın getirdiği sıkıntıyı yaşamadım değil.
Sıkıntılardan biri de şundan kaynaklı:
Bu mesleğimizin günümüzdeki halinin teşhiridir aynı zamanda ama Gebze’de resmi ilan hakkı olan/olmayan ile birlikte 10’a yakın günlük, 10’un üzerinde haftalık, aylık yayın..
10’a yakın internet TV kanalı ve 10’larca internet haber sitesi var iken..
“Diğerleri hiç yazmıyor bile…” türü kendince haklı ama abuk sabuk tepkileri bile maruz kaldım.
Polemikse polemik..
Diğerleri gazetecilik oynuyorsa bana ne!
Ben işimi yapmaya çalışıyorum.
Doğru yapıyorum, yanlış yapıyorum.
Takdir halkındır ne diyeyim şimdi.
**
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili genelgesini basının haber edinme ve halkın haber alma özgürlüğü gibi değerler üzerinden değerlendirecek olursak, tam bir hukuk garabetidir.
İlgili genelgeye dair üyesi olduğum Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin bu konuya karşı da tepkisizliğini artık eleştirmeye bile gerek görmüyorum.
Şöyle ki..
Hep eleştir, hep eleştir nereye kadar.
İnsanlar bile sizi dinlemekten sıkılır artık.
İcraata geçilmesi gerekmektedir.
İcraat zamanı, yaklaşmıştır ve eli kulağındadır.
Covid’in yatacak yeri yok!
**
Genelgede yer alan bir ifade ilginçtir.
Yine toplumun onayını almak için bir algı oyunudur.
Kimsenin emniyet binası içinde, polisin sosyal tesislerinde çekim yaptığı falan yok.
Çekimler kamusal alanda, kamu olayı ve görevi esnasında yapılmaktadır.
Ya böylesi bir genelge örneğin 28 Şubat sürecinde gelseydi.
O zamanki sistemin egemenlilerin türbanlı yurttaşlara yönelik uygulama ve eziyetleri, kamuoyuna nasıl teşhir olurdu?
Gidişat, tehlikeli bir gidişattır.
Türkiye Cumhuriyeti.. Polis Devleti değildir ve olmayacaktır ve olmamalıdır.
**
Genelgeyi, merkezine emeği alarak sorguladığımızda..
Günümüzde en yaygın çatışma ve çelişkiler emek/sermaye kesimleri arasında yaşanmaktadır.
Toplumun diğer ve hemen hemen tüm dinamiklerinin üzerinde hala ölü toprağı varken yeterli/yetersiz;
Ayakta olan, direnen bir emek hareketi vardır.
Sermayeye göbekten bağımlılığı her şekilde aleni Hükümet, her zaman olduğu gibi sermayeyi biraz daha koruması altına almıştır.
İçinde bulunduğumuz süreçte, “Tam kapanma” diye bir tanımladığı önlemlerde asla tam kapanma değildir.
Şunu belirtmek durumundayım. Eleştirdiğim önlemler değil, adlandırılması.
Gebze Bölgesi, bir işçi/emekçi kenti.
DİSK’in araştırmasına göre ülkemizde 16 milyon 400 bin emekçi, “Tam kapanma” uygulamasının dışında.
Ülke nüfusuna oranlarsak neredeyse yüzde 20.
Gebze nüfusuna oransak, yüzde 50’si vardır.
Gebze’nin yarısının fabrikalarda ölümüne üretimi sürdürdüğü..
Arfesan’da, Chen Solar’da iki işçinin Covid’den öldüğü gerçeği ortadayken üstelik..
Bunun neresi tam kapanma?
Ola ki bu süreçte ölümler artarsa, işçi de meydana çıkarsa, Covid bahanesiyle eylem yasaklanır ve yasağa rağmen eylem olur da polis sert müdahalede bulunursa: Yayın yasağı var!
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili genelgesi antiemekçi, antiözgürlükçü bir genelgedir.
Varlığını her nasıl olursa olsun sürdürme telaşındaki vahşikapitalizm ve neoliberalizmin ülkeyi polis devleti haline getirme riski de taşıyan yeni bir hamlesidir.
Sayın Valimiz’in de ifade ettiği gibi,..
“Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde de kamu hizmetini yerine getiren basının, çalışmalarını yürütürken özgür olması kaçınılmazdır…”