Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

ÜLKEMDEN İNSAN MANZARALARI [HATAY]

ÜLKEMDEN İNSAN MANZARALARI [HATAY]

Ben ilk defa hataya gittim ama hatayı biliyordum. Yaşar Kemal'in eserlerinden okumuştum. Yemyeşil bitki örtüsünü, acılı yemeklerini, güler yüzlü ve rahat neşeli insanlarını bir hafta önce kendi gözlerimle gördüm. Acılı kebaplarından yedim, kahvesini içtim, hatayı  çok sevdim. Misafir olduğum ev sahibim küçükbaş hayvan ticaretiyle uğraşıyor, işini anlatırken bir iki yıl önceden kalma alamadığı borçlarından söz ederken neden vermiyorlar dedim. O da çoğu yoksul olduğu için dedi, borcunu istediklerinin bir kısmı dürüstçe param yok kardeşim veremiyorum işte çok zorlanıyorsan haram et gitsin diyormuşlar. Hasan beni koyun alışverişi yapan iki kişinin yanına götürdü, pazarlık ediyordular. Koyununu satan adam ötekine bu koyun akşam bin lirayı gördü diyor, yemin ediyordu. Kemal'e  bu nasıl oluyor dedim. Koyun bin lirayı nasıl görür dedim, o da gülerek çok basit dedi; adam akşam cebindeki parayı çıkarıp koyuna gösteriyor, kafasını döndürüp baktırıyor. Doğal olarak o da parayı görüyor. Sivri zekalı ama dürüst insanlar. Başıma başka bir durum daha geldi; çok haklı olduğum bir konuda haksızmışım gibi susmak zorunda kaldım. Bu tür fedakarlıkları en çok çocuklarımız için yaparız ve bu tür davranışlar çok saygıdeğer davranışlardır. Bu konudaki davranışımdan dolayı kendimi tebrik ediyorum, çok üzüldüğüm bir durumu Hatay'da da gördüm, ellerindeki telefonlardan dolayı birbirleriyle konuşup gülüşmüyorlar. Ne yazık ki bu durum Türkiye'in en büyük çelişkisi.artık kimse kimseye eskisi gibi selam vermiyor,bir öykü bir masal anlatmıyor kimse kimseye içini dökmüyor. Telefonlar ülke insanını birbirine yabancılaştırmış gibi bütün bu işler devletin işine geliyor, çünkü eskiden yaşayan kalender çelebi ve filozof insanlar yok. Kafalarını telefonlarının içine gömmüş sessiz sedasız dolanan insanlar ülkesi durumuna geldik. Akşam ev sahibine borçlu olan birisi geldi, sizler hiç çaresizlik içinde kalan insanlar gördünüz mü? Ben bu akşam bir kez daha zalim, adaletsiz çaresizliği, yoksulluğu ve aşağılanmış insanı gördüm. Futbolcuysanız büyük büyük kupalar kaldırabilirsiniz, politikacıysanız en büyük mevkilere çıkabilirsiniz, muhteşem eserler yazabilirsiniz ama çaresizliği kaldıramazsınız. Çaresizlik bütün dünyadan ağır bir yüktür, sabır ister, yürek ister. Onun için diyorum ki insan olmak istiyorsanız, çaresizlere çare olun, yetimleri, kimsesizleri yaşlıları, çocukları sevin, eşlerinizi, ana babanızı ihmal etmeyin, ağlanacak yerde ağlayın. Ağlayın ki kibirlilik içinizden çıksın, aşka saygı gösterin, ezilenlerin yanına durun, ekmeğinizi, sevginizi bu insanlarla paylaşın. Annelerinizi çok sevin, şair Can Yücel'e anneni niye anlatmıyorsun demişler; o da annemi anlatabilecek kadar kamilleşmedim demiş. Ülkemizi kötülüklerden, analarımız, bacılarımız ve kızlarımız kurtaracaktır. Hatay'da tanıdığım Ferhat Dudu isimli saygıdeğer bir beyle tanıştım. Bir zamanlar kulüp işletmiş, bana ibretlik hayatlardan söz etmişti. İçkiye, kumara ve daha başka kötü alışkanlıklara bulaşmış, insanların trajik hayatlarından söz etmişti. Gebze'ye gelirken yolda başka  bir beyle daha tanışmıştım. O da bana hayatta bir insanın yaşayacağı en kötü şey, tanımadığı hatta sevmediği başka nedenlerden dolayı evlilik yaptığı kadından söz etmişti. Adam ağlayarak ben kendime böyle bir kötülük yaptım. Bir tanıdık aracılığıyla evlendiğim kadın tüm insanlığımı yaktı, yıktı. Onun yüzünden düşkünler evine düştüm, evlerime haciz geldi, kazandığım her şey mezat olarak satıldı. Evlilik bana yıkım getirdi, birbirlerini tanımadan, sevmeden hiç kimsenin farklı nedenlerden dolayı evlenmelerini istemem dedi. Yazıma son verirken bir gerçekten daha söz etmek isterim. Kadınlar yüzünden aklını kaçıran, onların uğruna köleleşen çok erkek tanıdım. İntihar eden, kumara, içkiye bulaşanlar gördüm. Şuna inandım ki kadınlar, erkeklerden çok daha zeki, güçlü ve yaratıcılar. Bütün erkeklerin bunu kabul etmeleri gerek. Evet, bizi evine konuk eden sevgisini esirgemeyen Dilek ve eşi Durmuş Bey'e çok teşekkür ediyorum.

Bu yazı toplam 3080 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi