Üç ay geçti

Üç ay geçti

 

 

Ankara Katliamı’nın üzerinden üç ay geçti. Buna rağmen, ‘kısıtlılık kararı’ bulunan soruşturma dosyasında ilerleme kaydedilmedi. 

Bu durumun bir tercihten kaynaklandığını düşünüyorum…

Mağdur avukatlarının ve kamuoyunun bilgilendirilmediği soruşturma dosyasında ilerleme sağlanamaması endişe verici bir durumdur.

Avukatlar, saldırının hemen sonrasında, polisin tutumu yüzünden olay yerinde delil bütünlüğüne zarar verildiğini söylüyor, ama dikkate alan yargı merci yok.

Olay yeri inceleme ekipleri ve savcıların, olay yerine geç intikal ettikleri herkesçe bilinen bir gerçek. Geç saatte olay yerine giden savcı sayısı da, olayın büyüklüğüyle çelişen orandaydı.

Öte yandan, olay yeri incelemesinin hukuka uygun yapılıp yapılmadığını görmek ve denetlemek isteyen avukatlardan çok azına izin verilmişti. Bunun sonucunda, olay yeri incelemesinin özensiz yapıldığı ortaya çıktı. Kanıtı da, ertesi gün olay yerinde doku parçalarının bulunmasıdır.

Ölü sayısının çok olduğu ancak sağlık personelinin yeterli olmadığı düşünüldüğünde, otopsilerin ne kadar usulüne uygun yapıldığı ve ölüm nedenlerinin gerektiği gibi araştırılıp araştırılmadığı aslında büyük bir soru işareti oluşturmaktadır. 

Olayla ilgili dosya öyle bir aşamaya gelmiş ki, mağdur avukatları delil araştırması için verdikleri dilekçelerinin dikkate alınıp alınmadığı bile kontrol edemiyor. Çünkü, dosya kısıtlılık kararı olduğu gerekçesiyle inceletilmiyor.

Anayasa Mahkemesi, bu konudaki talebi inceledi ama sonuç değişmedi.

Kısıtlılık olduğu için, sadece savcılığın uygun gördüğü kadarıyla verdiği bilgiler ve duyumlar yoluyla edinilen bilgiler bile, soruşturmanın IŞİD odaklı olduğu yönünde. Önemli bir durum daha var…

Olaydan dört gün sonra görevden uzaklaştırılan Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdürü ve Güvenlik Şube Müdürü ceza soruşturmasına dahil edildi mi ?

İşte bu bilinemiyor, çünkü dosyayı incelenemiyor.

Ankara Katliamı soruşturmasının gerektiği gibi ve etkin yürütülmediği kanaatine sahibim.

Bu konuda sadece benim değil binlerce insanın ve mağdur avukatlarının ciddi kaygıları var.

Bu kaygıları giderecek tek şey soruşturma dosyasındaki verilerin şeffaflığıdır. Durumu düzeltmek ve gerçek delillere ulaşıp gerçek yargılama yapabilmek için dosyadaki kısıtlılık kaldırılmalıdır, hem de derhal.

Devletin, orada yaşamını yitiren insanlara ve onların hayattaki yakınlarına karşı böylesi sosyal sorumluluğu da var.

Siyasal iktidar, ‘’ben ne dersem odur’’ anlayışı ve IŞİD korumacılığından vazgeçip, evrensel hukuk ilkeleri neyi gerektiriyorsa o yolda yapılması gerekenlerin önünü açmalıdır.

Aksi halde, bu siyasi içerikli bombalı suikastin sorumluluğundan kurtulma şansları yoktur.

Ama, anlaşılıyor ki, Ankara katliamı, AKP’nin ‘’kirli dosyasının en önemli sayfası’’ olma özelliğini uzun süre koruyacak.

Tıpkı 1 Mayıs 1977 katliamının siyaseten sorumluluğuna sahip olanların suçlarının hasır altı edildiği dosyada olduğu gibi.

Yani, IŞİD ve benzeri örgütleri taşeron olarak kullanmakta sakınca görmeyen kontrgerilla, on yıllar sonra bela olmaya devam ediyor.

Katliamın dördüncü ayında neler konuşacağımızı şimdiden merak ediyorum…

 

Bu yazı toplam 169 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi