Sömürü, sömürü, daha fazla sömürü…
Yerliymiş, göçmenmiş fark etmiyor;
Sermaye, emeğiyle geçinmek isteyen herkesi daha fazla sömürmek için her yolu deniyor ve mutlaka bir yol buluyor.
Hele ki, söz konusu olan göçmen işçilerse, engel tamamen ortadan kalkıyor…
Geçici koruma ile çoğu Suriyeli olan göçmenlere belli koşullarda çalışma izni verilmesini düzenleyen yönetmelik yürürlüğe gireli 3 ayı geçti. Yönetmelik, patronların, göçmen işçileri çalışma izni olmaksızın çalıştırmasını yasaklıyor ve bu şekilde göçmen işçi çalıştıranlara her işçi için 8 bin 848 lira para cezası kesileceğine ve çalışma izni başvurularının, göçmen işçi çalıştıracaklar tarafından yapılması gerektiğine hükmediyor.
İyi de, bu yönetmelik ne kadar uygulanıyor ?
Uygulanıp uygulanmadığını kim, hangi sıklıkta denetliyor ?
Patronlar, göçmen işçiler için çalışma izni başvurusunda bulunuyor mu ?
Yoksa, başta Suriyeliler olmak üzere göçmen işçiler, hâlâ kötü koşullar, düşük ücretler, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun biçimde kayıt dışı çalışmaya devam mı ediyor ?
Türkiye’de 400 bin Suriyelinin kaçak (kayıt dışı) çalıştırıldığı biliniyor. Ama hepsi kötü koşullarda, hepsi düşük ücretle, hepsi işçi sağlığı ve iş güvenliğinde yoksun olarak çalıştırılıyor.
Bu görülüyor, biliniyor. Ama, mekanizma etkin denetime gerek duymadığı için patronlar ucuz işgücü yarattıklarına el ovuşturarak sevinmeyi sürdürüyor.
Mesele sömürü ve daha fazla kar ise gerisi teferruattır…
Sermayenin bakışı bu, on yıllardır da hiç değişmedi bu bakış. Ne bizde ne de dünyanın diğer ülkelerinde.
Bu konuları incelemek üzere Sahada çalışan örgütlerin derlediği bilgiler, yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından kaç göçmen işçinin kayıt altına alındığına dair net bir veriye ulaşılmasına olanak sağlamıyor. Bilinen o ki, çalışma izni başvurusunda bulunan patron sayısı az. Göçmen işçiler yine kötü koşullarda, kaçak çalışmaya devam ediyor.
Tabi, sorun yalnızca gömen işçilerle de sınırlı değil. Ülkede, eskiden beri ciddi bir kayıt dışılık problemi var. Dolayısıyla işverenleri çalışma izni başvurusunda bulunmaya itecek teşvikler ya da caydırıcı önlemler söz konusu olmayınca, mevzuatın hayata geçirilmesi çok mümkün olmuyor.
Kayıt dışı denilince ilk akla gelen çalışma alanları şantiyeler oluyor. Suriyelilere çalışma izni veren düzenleme, şantiyelerdeki durumda da bir değişiklik yaratmamış.
İnşaat İşçileri Sendikası, büyük şantiyelerde çok sınırlı sayıda göçmen çalıştırıldığını, ancak yap-sat şantiyelerinin hemen tümünde göçmen işçi sömürüsü olduğunu tespit ediyor.
Sendikanın hazırladığı bir raporda yer alan ifadeler şöyle:
“Çoğu Suriyeli, Afganlar da var. Taşeron firmalarda çalışıyor, Türkiyeli işçilerin üçte biri kadar ücret alıyorlar. Daha hiçbir taşeron patronunun çalışma izni başvurusunda bulunduğu duyulmadı. Devletin yaptığı inşaatlarda da durum farklı değil. İstanbul Eyüp’te bir devlet okulu inşaatında üyelerimizin çok kötü şartlarda barındırıldığını gördük. Bu insanlık dışı koşulların değiştirilmesi için eylem yaptık. O okul inşaatında Afgan taşeron işçileri de çalışıyordu. Şantiyede yalnızca İstanbul Proje Koordinasyon Birimi denetim yapıyor. Onlar da sadece iş gömleği giymişler mi diye bakıyor. Denetim, takip olmayınca şantiyelerde durumun düzelmesini beklemek nafile…………..”
Durum bu kadar net. Kayıt dışı çalışma her nedense önlenemiyor. Çünkü, sermaye daha fazla kazançtan geri adım atmıyor.
20. yüzyılda olduğu gibi 21. yüzyılda da, sermayenin tek ve en önemli tercihi;
‘SÖMÜRÜ, SÖMÜRÜ, DAHA FAZLA SÖMÜRÜ………………….’’