Türkiye seçim startına girmiş durumda.

Ekonomik, siyasal ve kültürel açılardan ‘ülkemiz’ öyle bir safhaya ulaştı ki artık ‘toplum’ diyebileceğimiz bir kesimden söz etmek oldukça zorlaştı.

Ekonomide çoğunluğun ‘borçlanarak varlığını sürdürdüğü’ ve esasında bir gerileme yaşandığı açıkça ortada.

Bunun için kâhin olmaya gerek yok.

Gelelim siyasal sahaya. Siyasal alanda olması gereken ortak akıl, kibrin nefretin öfkenin baskısının hışmına uğramış ve şahsıların çıkarları toplumun önüne geçmiş.

Ortak sorunların müştereken çözülmesi şansı çoktan tükenmiş durumda.

Kültürel alanda ise ‘gericilik’ çoraklaşmayı getirmiş.  

Dolaysıyla bu gerilemeler toplumu sakatlamış, birlikte yaşama iradesi imkânsız hale getirmemiş olsa bile çözümü aşırı zor bir problem haline getirmiştir.

Kutuplaşmanın ve ayrışmanın bir anlamda sınırlarının en zirveye ulaştığı bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz.

Bunun en son örneğini Alanya’da bir kadın siyasetçinin sosyal medya üzerinden tüm muhalif siyasetçileri kâfir olmakla suçluyor olması gözden kaçmamalı.

Gerçi biz bu sözleri bire bir pek çok yerde duyar olduk.

Böylesine sözler toplumdaki gerilimi artırmaktadır.

Bu yüzden erken seçimler iktidarda olanların değil, muhalefette bulunan seçmenlerde ve de yurttaşlarda ‘umut’ olmasını sağlar.

Elbette koşullar bu şansı muhalefet güçlerine vermektedir.

Ancak tek başına koşullar hiçbir değişim için yeterli ve sağlıklı olmaz.

Bu konuda CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi birlikte çok önemli adımlar atmış durumda.

Umarım bundan sonra da bu kararlılık zarar görmez, sağlıklı bir şekilde devam eder.

Öyle bir noktaya geldik ki yanlışa yanlış diyen insan korkar ve ürker oldu.

Biz bu konularla çok sıklıkla karşılaşır olduk.

Adamcağız bilgi vermek istiyor. Ama bin bir tembihle aman benim adım, sanım geçmesin mahvolurum deme ihtiyacı duyuyor.

Ortada iki sözcük var. Ya biat edeceksin veya susacaksın veya yanlışlara karşı dik durup mücadele edeceksin.

İktidarın uygulamalarını eleştirirsen yanlışlarını söylersen her türlü zorluk ve sıkıntıyla karşılaşırsın.

Böyle bir atmosferde siyaset yapmak siyaset konuşmak zor olduğu kadar kutsaldır.

Gördüğümüz gerçek şudur; sessiz kaldıkça alan daralıyor çok şey kaybediyoruz.

Bizim tek amacımız Türkiye’de basın özgür olsun, ancak güç olmasın.