Sistemin kitapla sınavı: 1980’de “3.5” 2021’de 4.5
Türkiye’nin televizyon okuma alışkanlığının çok yüksek, kitap okuma alışkanlığının çok düşük olduğu karanlık bir dönemden geçtiğini belirten Gebze Kaymakamı Mustafa Güler, karşılaştırmalı istatistiki rakamlar da verdi. Güler, Azerbaycan’da bir kitabın 100 – 200 bin basılırken Türkiye’de bu sayının 2 – 3 binlerde kaldığını söyledi. Bir yıl içinde ABD’de 72 bin, Almanya’da 65 bin, İngiltere’de 48 bin yeni kitabın yayınlandığını, buna karşın Türkiye’de yıllık yeni kitap basım sayısının 6 binlerde seyrettiğini söyledi.
https://www.gebzehaber.net/yeni-kutuphane-gun-bitene-kadar-acik-olacak-71956h.htm
**
Mart ayı, vergi mükellefleri için dert ayı diye bilinen bir ay.
Şahsımda, gazeteciler için de üstelik nisan ayı da içine dâhil olduğunda sıkıntılı bir ay.
Yine şahsım adına sorguladığımda..
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü, 23 Nisan… gibi değiştirilemez günleri bir tarafa koyalım.
Ancak bu süreçte hiç arama motoruna da başvurmadan aklıma gelenler:
Kütüphane haftası, Avukatlar Günü, Tıp Bayramı, Polis Haftası, Turizm Haftası, Yaşlılar Haftası…
Aslında konu itibariyle hepsi irdelenmesi gereken konular ama yerel basının mevcut koşullarından ötürü yetersiz kadro..
Gebze Bölgesi gibi her yönüyle 7/24 aksiyonun olduğu dört ilçeli bölgede her konuyla, o da ilgilenebilirsek, yüzeysel ilgileniyoruz.
Buna bir de Covid/Pandemi olumsuzlukları eklendi.
5 Nisan Avukatlar Günü’nde Kocaeli Barosu Gebze Temsilciliği geleneksel töreni ve güne dair açıklaması, ertelendi.
10 Nisan… Cumartesiden sebep sokağın yasaklı olduğu güne denk gelen Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümü töreni ve programı, ilimizin tüm ilçelerinde son dakikada iptal edildi. Sadece il merkezinde bir programla geçiştirildi.
Yetişebildiğim kadarıyla, olabildiğim yerlerde oldum. Onlardan biri, Kütüphaneler Haftası etkinliği kapsamında Kütüphane Günü etkinliği oldu.
Aklıma takılansa o etkinlikte Gebze Kaymakamı Mustafa Güler’in istatistiki rakamlar ile paylaştığı tespitler: Memlekette kitap okuma oranı yüzde 4.5, yazıyla: Dört buçuk.
Yani her 100 kişiden ancak dört buçuk kişi, o veya bu sayıda kitap edinip okuyor.
Bu oran, 1980’de kaç idi bilemeyeceğim ama sokak veya halk ağzı ile, “Korkaklığı” sembolize eden 3.5… yazıyla: üçbuçuk..
Oransal olarak değilse bile, kâbus şeklinde vardı.
Çünkü 41 yıl önce bu zamanlar, kitaplar yasaklı idi.
Yılmaz Özdil’in senaryosunu yazıp oynadığı, sürgündeki kütüphane müdürü Güner Sernikli’yi merhum Tarık Akan’ın canlandırdığı Vizontele Tubaa’nın en dokunaklı sahnelerinden biridir darbe sürecinde kütüphanenin tarumar edilmesi.
Sözün özü..
Kaymakam Güler’in tespitleri doğru ama nedenleri, niçinleri üzerinden sorgulanması gereken detaylar var.
Örneğin bir dönüşümü irdelemekte fayda var.
Darbe öncesi Küçük Ev, Heidi gibi her ne kadar ithal olsa dahi merkezine sevgiyi alan dizilerin yerini darbenin hemen ardından ne oldu da..
Dallas’tır, Flamingo Yolu’dur.. Her türlü ahlaksız ve entrika içerikli diziler aldı.
Uzun bir dönem Ceyar ile yatıp Bobi ile kalkıp Sue Elın’ı çekiştirmedik mi?
80’ler adlı dizide de yer yer var: Televizyonun tek kanallı ve henüz çok yaygın kullanımı olmayan yıllarda pazar akşamı tüm mahalle, tek mekânda tek ekrana kitlenmedik mi?
Sonra aynı mantık iliklerimize ne kadar işlemiş olacak ki Kurtlar Vadisi’nin ölen aktörü için gıyabinde cenaze namazı kılacak kadar kaptırdık kendimizi.
Yine o yıllarda kitaplar yasaklanıp yakılırken, yazarları hapislerde çürütülürken yurttaşı kitap ile korkutan kimdi?
İnsanlar, “Acaba yasaklı listesinde mi?” diye evindeki kitapları toprağa gömüp kitapçı esnafından da, kütüphaneden de ayağını kesti mi, kesmedi mi?
O dönemin farklı bir yansıması olarak bu ülkenin 2002’den beri Başbakandır, Cumhurbaşkanıdır, “Başkan”dır lideri, en tepesindeki..
Vahşi kapitalizm ve neo liberalizme direnen ne kadar yazar, yayın organı varsa havuz medyasının da tetikçiliğinde faşizme hedef gösterip, yine korkutmadı mı halka kitapla, yazarla?
Gelinen aşamada..
Beyin göçü hala bu memleketin, önemli bir meselesi mi?
Aziz Sancar’dır, Canan Dağdeviren’dir.. Övündüğümüz ne kadar bilim insanı varsa, insanlığa hizmeti hangi ülkenin topraklarındaki laboratuvarlarda üretti.
41 yıl aradan sonra, bence hala öncelikle etkileri, ayrıca 12 Eylül’e nazire yapan kimi uygulamaları ile devam eden 12 Eylül askeri darbesi, bu süreç ve sistem, bindiği dalı öyle bir kesti ki..
1980’de halkı kitap ile, “Üçbuçuk” haline getiren o sistem şimdi yüzde 4.5’a gerileyen kitap okuma oranını yükseltmek için didiniyor.
Samimiyetimle söylüyorum: Umarım başarılı olunur yoksa memleket için gidişat pek gidişat değildir.
Sistem… Ülkemizdeki kitap okumaya, kitap okuma alışkanlığına dair tespit ve verileri paylaştı.
Naçizane ben de, nedenlerini sorgulamış oldum…