Saldırıların analizi yapılabilir mi ?
Kızılay’da, 13 Şubat’ta yaşanan bombalı saldırının analizini, Milliyet’ten Serpil Çevikcan güvenlik ve hükümet kaynaklarına dayalı bilgilerle 11 maddede özetlemeye çalışmış.
Önsöz gibi başlangıcında;
‘’Kızılay saldırısı, PKK’nın, Suriye’de uluslararası düzeyde kazandığı meşruiyeti, Türkiye’de şehir savaşları bataklığında bölge halkı üzerinde kaybetmeye başladığı bir sarkacın ortasında geldi’’ diyor.
Tespit onun olmayabilir ama bilgi kaynakları ve edindiği izlenimlerin sonucu vardığı bu kanı ‘doğrudur’ ya da ‘yanlıştır’ diye tartışılamaz. Ama, alternatif değerlendirmeler yapılabilir.
Merasim sokak saldırısının ardından başkent tam bir güvenlik alarmı vermişken, şehrin her köşesinde devlet teyakkuz halindeyken yeni bir saldırı yaşanmış olması, Çevikcan’ın düşünsel dayanağı olmuş.
5 ayda 3 büyük eylemle sarsılan bir başkent. Bu tabloyu analiz etmek pek de kolay değil. Ama, yine de, bir analiz gerekir.
İşte, maddeler halinde o değerlendirme ve düşüncelerim…
1) Örgüt, Güneydoğu’da sürdürdüğü şehir savaşlarında istediğini bulamadı, halkı sokağa dökemedi. 4 ilçede aldığı ağır darbenin ardından başka ilçelerde de (hazırlığın sürdüğü Yüksekova, Nusaybin gibi) benzer bir sonuçla karşılaşma olasılığının yüksek olması nedeniyle, “hesap sorma” stratejisini tırmandırmaya karar verdi. Bu mesajı tahkim etmek için metropollerde eylemlerini sürdürüyor, sürdürecek.
2) Kızılay saldırısı, kriminal olarak Merasim sokak saldırısıyla aynı tip, aynı çapta etki hedeflenen, aynı organizasyon yapısıyla, uzun süredir planlanan bir eylem. Ardındaki network geniş ve karmaşık.
3) Ankara, başkent olması nedeniyle siyasi sembolizm açısından kritik önemde. Saldırılar şehir merkezine, kamu kurumlarına yakın alanlarda gerçekleştiriliyor.
4) Merasim sokak saldırısı yoğunlaşan ve sonuç alınan Kuzey Irak operasyonlarına da bir misilleme olarak Hava Kuvvetleri hedef seçilerek gerçekleştirilmişti. Kızılay saldırısı ise ayrım gözetmeden, doğrudan sivil yaşamı hedef aldı.
5) Kızılay saldırısı, örgütün farklı bir faza geçtiğini gösteriyor. PKK gibi ömrü uzun olan örgütlerin, meşruiyet arayışı nedeniyle toplu olarak sivil öldürme yönteminden zamanla uzaklaştığı, sivilleri kurban olarak seçmekten çok kamu görevlilerine yöneldiklerine vurgu yapılıyor. Genç, yaşlı, kadın, çocuk, aidiyet ve köken farkı gözetmeksizin topluca sivil öldürmenin uluslararası alanda aradıkları meşruiyeti baltalayacağı gerçeğinden hareket eden örgütün Kızılay saldırısı ile Türkiye içine mesaj vermeyi göze aldığı değerlendiriliyor.
6) Bu değerlendirmeden hareketle Kızılay saldırısının üstlenilmesinde de farklı bir örgüt isminin öne sürülmesi bekleniyor.
7) Özelde Nevruz, genelde bahar ayları için alarm durumuna geçen hükümet ve güvenlik güçleri örgütün şehirlere farklı nitelikte saldırıları genişletmek için bir yandan da cephe oluşturmaya çalıştığı gerçeğinden iz sürüyor.
8) Tıpkı Gar saldırısı ya da Merasim sokak eylemlerinde olduğu gibi Kızılay saldırısının yan çıktılarından faydalanan güçler ve ülkeler olabileceği değerlendiriliyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin art arda gerçekleşen büyük çaplı saldırılar nedeniyle kendi içinde yaşadığı krizin memnun edeceği ülke sayısı fazla. Bunların başında Suriye ve Rusya geliyor.
9) Büyükşehirler ve turizm merkezlerine gerçekleşebilecek saldırılar konusunda istihbarat birimlerine yeni talimatlar verildi. İşin polisiye kısmının yüzde 50’si istihbarattan geçiyor. Farklı kurumlar arasındaki istihbarat paylaşımı en üst düzeyde sürdürülecek. PKK, alt kolları ve cephe örgütlerine dönük çember iyice daraltılacak.
10) Topluca bulunulan mekanlar ve kamu kurumlarına dönük önlemler en üst düzeyde.
11) Saldırıları önlemek için uygulanan entegre stratejinin üzerinden geçiliyor. Terörle mücadelede Türkiye’nin sınırları içinde, sınır hattında ve sınır ötesinde entegre bir mücadele yürütülmesi zorunlu. Bu çerçevede, Kuzey Irak’taki hava harekatı benzeri harekatlar yoğunlaşacak. Kandil ve çevresinde 2000 civarında örgüt mensubu bulunduğu, yakın zamanda 700 örgüt mensubunun Kobani’ye geçtiği biliniyor.
Sonuç olarak;
’’Ankara, Kızılay saldırısının ardından bu değerlendirmeleri yapıyor. İçinden geçilmekte olan dönemi “beka sorunu” olarak niteliyor. Şehirlerde kaybeden örgütün son çırpınışları olarak değerlendiriyor. Vatandaşın devletine güvenmesini istiyor.
Sokaktaki vatandaşın talebi belli. Faili bulmaktaki yetkinliğin, suçun önlenmesinde de gösterilmesi’’ diyor.
Diğer saldırıların analizini kim hangi verilere dayanarak yapar bilemiyorum. Ama, böylesi ayrıntı içeren analizler, gelecekte yaşanabilecek olası bombalı suikastleri engeller mi, işte orası karanlık.