OKUMAYA ÖVGÜ İLKEL BİR DOĞUM
İsmi, cismi olmayan nereli, olduğunu bilmediğim bunlar zaten beni hiç ilgilendirmiyor. İlkel koşullarda insanlık dışı şartlarda doğum yapmaya çalışan bir kadının dramını anlatmaya çalışacağım.
Bugün kırk yıl önce yapılmış siyah beyaz bir film izledim televizyonda .
Filimde okuması yazması olmayan cahil, yoksul bir köylü kadının ilkel koşullarda yapmaya çalıştığı doğum anlatılıyor.
Yanında ona yardım etmeye çalışan iki tane yaşlı kadın var.
Zavallının doğumunu yaptırılacak doktorları onlar genç kadını tuaf bir biçimde yere çömelterek doğurtmuşlar.
Boynundan omuzlarına sarkan kalın bir ip var kadının ipin iki ucuna elleriyle sıkıca tutmuş hem azılıyor hem de ıkınıyor, gözlerinden armut gibi yaşlar akıyor.
Bütün ağrısı, acısı gözlerine toplanmış yanındaki kadınlar “ağla kızım ağla rahatlarsın” diyerek onu rahatlattırmaya uğraşıyorlar.
Bu iki kadın kim bilir o güne kadar kaç kadının doğumunda bulunmuşlar.
Kaç kadın ellerinde ölmüştür.
Türkiye’nin kırsalının yoksul yerlerinde, köylerinde hala böyle ilkel doğumlar ve insanlık dışı yöntemler baş vurularak yapılan düşükler var.
Edebiyatımızda bütün ilkelliklerin işlendiği yazılmış onlarca roman, öykü, masal ve destanlar vardır.
Türkiye bir çelişkiler ülkesi akla, mantığa, adalete ve bilime aykırı ne kadar iş varsa burada işlenir gazetelerde böyle şeyleri okuduğum zaman ağzım açık kalır, isyan ederim.
Ama boşuna sözümüz tutulmaz, gücümüz yetmez.
Siz hiç doğum yapan bir kadının doğum sırasındaki acıları gördünüz mü, çoğunuz görmüşsünüzdür.
Ben bu Dünya’nın haysiyetli, onurlu aynı zamanda ızdıraplı annemle gördüm annemin nasıl ölüp ölüp dirildiğini gözlerimle gördüm.
Ruhum ve vicdanımla hissettim annemin o sarsıntalarını hala unutmuş değilim.
Ama annem doğurduktan sonra unutuyordu.
Çünkü Dünya’ya çok sayıda bir can getiriyordu.
Sevinçle acıyı birlikte yaşıyordu.
Rahmetlinin ne zaman dooğum sancıları tutsa baş da babam olmak üzere ailemizin içini bir garip korku mistik bir heyecan ve nedenini bilemediğimiz bir hüzün kaplardı.
Ebesi, hemşiresi, sağlık ocağı olmayan Ardahan iline bağlı bir dağ köyüydü köyümüz.
Annem ölecek diye ödümüz kopardı, bu kadar acıya, ızdıraba rağmen zavallı annem tam beş çocuk doğurdu.
Köyümüze hastane tam üç saat sürür hele bir de mevsim kışsa yollar kapalıysa, kar tipi varsa halimiz dumandır.
Gitmeye kalksanız araç bulamazsınız, araç olsa yol olmaz.
İkisi de olsa paranız yoksa yine gidemezsiniz. Bu yörede ilkel koşullardan dolayı binlerce kadın doğum sırasında ölmüştür. Kime anlatıp kimi şikayet edeceksiniz.
Kim anlar sizin derdinizden vsvs...
İnsanın en büyük korkusu böylesi çelişkiler belirsizliklerdir.
İnsan bilmediğinden ve gücünün yetmediğinden korkar.
Ne deyim ne desem bir yere yazılmayacak ama yinede bütün bu haksızlıkları yenmemiz için okumamız gerekiyor.
Sözünü ettiğim bu yoksulluğun cahilliğin bir tek ilacı var o da okumak.
Oku Sevgili Halkım oku...
Bir sonraki gün dakika ve saniye geç olacak...
Zamanı boşa geçirmek gülün solmasıdır, saniye bir gün sonraki ağlaman isyanın geç olur.
Oku bu kölelikden insanlık dışlıktan cahillikten kurtul.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.