Nokta koyma zamanı
Türkiye’de yeni bir rejim inşa ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güdümündeki AKP, ülkemizi İslami faşist bir diktatörlüğe doğru sürüklüyor.
Uzun zamandır, ‘Başkanlık’ ve ‘yeni anayasa’ adı altında, halkı kullaştıracak bir dikta rejimi dayatılıyor.
Örgütsüzleştirilmiş, mevcut sendikaları iktidar kapısına bağlanmış, uygun koşullarla emperyalist sermayeye sunulan bir işçi sınıfı yaratmak istiyorlar. Bunun için de, her yolu deneyip önemli bir mesafe de aldılar.
Bu mesafenin ilk adımı olan ‘Kiralık işçi’ uygulaması ile emekçileri kullaştırıyorlar. Kaldı ki, emekçilerin de bu yeni kimliğe pek itirazı yok.
Aydınlanma karşıtları bilim ve laiklik başta olmak üzere cumhuriyetin kazanımlarını hiçe sayarak, dini de amaçlarına alet ederek cehaleti yaygınlaştırıyorlar.
Bilimin yerine hurafelerin ve dinsel referansların geçtiği eğitim sistemiyle,
Gerçekleri çarpıtan yandaş medyayla,
Yoz kültürel ortamla halk koşullandırılmaya çalışılıyor.
Aynı sınırlar içinde yaşayan insanlar birbirine düşman ediliyor.
Kentler yıkılıyor, kardeşlik tank paletleri altında eziliyor.
Saltanat sevdalısı dinci gericilik, Ortadoğu’daki cihatçı çetelerle işbirliği içinde bölgede ölümü ve savaşı örgütlüyor.
Bu karanlığın idare merkezi bellidir.
Peki öyleyse, bu karanlık nasıl yarılacaktır ?
AKP/Saray ittifakının iktidarının yarattığı karanlık gidişata, ancak bu ülkenin ilerici ve devrimci güçleri son verebilir.
Kullaştırılan, bütün haklarından mahrum bırakılan, iş cinayetlerinde giderek artan sayılarla katledilen, çocukları imam hatipler üzerinden cehalete mahkum bırakılan, kadınları şiddet sarmalında yutulan ve katledilen emekçi halkın başka bir seçeneği de yoktur.
Bu yüzden, memlekete karşı duyulması gereken sorumluluk doğrultusunda, emek ve demokrasi güçlerini yan yana ve omuz omuza mücadeleye ikna etmekten başka seçenek yoktur.
İktidarı ‘fiilen’ gasp edenlerden ve diktatörlük heveslilerinden hesap sorulmalıdır, sorulacaktır.
İşçi sınıfı ve emekçi halk ile yan yana gelen ilerici güçler, kullaştırma ve sermayeye köle eden yasalara karşı kavganın en önünde yer almalı, yobazların ve çetelerin kıskacındaki emekçi mahallelerini ayağa kaldırmalıdır.
Laiklik yeniden ve mutlaka kazanılmalıdır. Ki, çocuklarımız, dinci gericiliğin elinden kurtulabilsin.
Kadınları kuluçka makinesi olarak gören, tacizleri, tecavüzleri ve kadın cinayetlerini kutsayan bu iktidara karşı bilim ve özgürlüğün mücadelesi süratlice örgütlenmelidir.
Dokunulmazlıkları kaldırıp Kürt meselesinde siyasi çözümün dibine dinamit döşeyen, kentlere tankları sokup insanları diri diri yakanlara karşı Kürt ve Türk halklarının kardeşliği yılmadan savunulmalıdır.
Gölgesinin düştüğü her yere savaş, yıkım ve gözyaşı götüren emperyalizm bu topraklar ve bölgeden mutlaka defedilmelidir.
Gezi’den Cerattepe’ye kadar dişe diş savunulan topraklardan gerici iktidar ile yağmacı müteahhitleri ve işgalci şirketleri söküp atılmalıdır. Bunun için halkın örgütlü gücü oluşturulmalıdır. Halk, mahallelerinde kurulan kendi meclislerinde birleşip sorumluluk üstlenmeli ve hep birlikte memlekete sahip çıkmalıdır.
Bu ülkede, bu gerici karanlığı yırtıp atacak potansiyel vardır, yeter ki kararlılık korunsun.
Neticede, bu iktidara ve uygulamalarına nokta koyma zamanı gelmiştir. Gelmiş de, geçmektedir.
Bir kez daha düşünmeye ve eyleme,
Yarın çok geç olmadan…