Neye rağmen ?
Bugün hafta başı ve gündem çok yoğun, o yüzden yazımı biraz uzun tutacağım, şimdiden özür dilerim.
Malum, AKP Hükümeti ile Hizmet Hareketi'nin (Fetullah Gülen Cemaati) iktidar mücadelesi, ülkedeki gerginliğin boyutlarını büyüttü. Yargı ve emniyetteki operasyonlar halen sürüyor. Tablo, yargı ve polis teşkilatının hükümet partisi AKP'nin değil, parti ve devlet içinde gizlice örgütlenmiş cemaatin eline geçtiğini gösteriyor.
Başbakan, bu yapılanmadan ''örgüt'' diye söz ediyor ve ezber bozuyor...
'Hoca Efendi'nin öncülüğündeki hareket, uzun yıllardır kutsal ittifakın bir parçası sayılırken, iktidar mücadelesi dolayısıyla ''yasadışı örgüt'' olarak t anımlanmaya başlandı. Devlet içindeki bu örgüt, darbe hazırlığındaymış.
AKP, bir tek elindeki MİT aracılığıyla yargı ve polis teşkilatıondaki yapılanmaya operasyon çekebiliyor. Kavgaya bakar mısınız ? Güçler dengesi insanlara neler yaptırabiliyor.
İster istemez ''neye rağmen'' sorusu akıllara takılıyor.
Buna, İzmit ve Gebze'de Hizmet Hareketi!'ne sahip çıkan çok sayıda sivil toplum kuruluşunun duruşuna bakılarak da yanıt verilebilir.
Bakın, ne diyorlar...
"Ülkemiz uzun ve çalkantılı koalisyon yılları sonrası istikrarlı bir dönem yakaladı. Askeri vesayet geriledi. AB sürecinde ciddi ilerlemeler kaydedildi. Bu dönemin devam edeceği ve çağdaş bir AB ülkesi olacağımız umudunu taşırken bir anda ümitlerimizi kaybetmemize sebep olan gelişmelerle karşı karşıya kaldık. Yargının hatalarını yargıyla çözmek zorundayız. Hukuku askıya aldığınız ülkede ifade özgürlüğünüz gider. Toplumsal uzlaşı ve barış tehlikeye girer. Hukuk çerçevesinde kalmak şartıyla, devlet içinde ‘ur’ telakki edilen bir yapı varsa bütün delilleriyle üzerine gidilmeli. Ancak elde bir delil, belge olmadan toplumun bir kesimini itham etmek, milyonlarca seveni olan bir hareketi çeteyle örgütle suçlamak ve yine yapılan bütün çalışmaları görmezden gelerek yanlış tarihi referans vermek tehlikeli ve endişe vericidir.''
Ve, hareket adına kaygılarını dile getirirken de diplomatik bir dil kullanıyorlar...
''Parti tüzüğünde yolsuzluklarla mücadele için başsavcılıkların yetkileri artırılacağı vaadi bulunan bir hükümetin, dört bakanın istifasına yol açan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını örtbas etmesini, ilgili savcılara baskı yapılmasını hatta hepsinin görevden el çektirilmesini üzüntü ile karşılıyoruz. Yargı tarafından soruşturulamayan her yolsuzluk iddiasının şuyuunun vukuundan beter olacağından endişeleniyoruz.''
''Birlik ve beraberliğimizi bozabilecek bu tür tavır ve davranışlar ülkeyi maddî ve manevî ileri götürecek işlerimizi yapmaktan da alıkoyar. Neticede enerjimizi boş yere tüketiriz ve hepimiz kaybederiz. Bulundukları kamu kurumunda amirlerini dinlemeyen bir kısım bürokrat / memur / polis varsa bu kişilerin somut delillerle yargıya intikal ettirilmesini, aksi halde sürekli tekrarlanan 'Paralel devlet' söyleminin siyasi bir propaganda amacı taşıdığının düşünüleceğini ve bunun toplumsal bir ötekileştirmeye sebep olacağını üzülerek belirtiriz'' ifadesini de kullanan STK temsilcileri, ''kol kırılsın, yen içinde kalsın'' demeye getirip, mevcut ittifakın sürdürülmesinden yana tavır geliştirmeye çalışıyor.
Yani yumuşatma çalışmaları var. Bu sertliği VERNEL bile yumuşatamaz. Atı alan Üsküdar'ı geçti. Hizmet Hareketi, artık mevcut gücünü kollamaktan başka yapacak bir şeyi kalmadığını anlamak zorunda.
İktidar mücadelesi için darısı başımıza...