Madencilerin çalışma koşulları…
Yüreğimizi yakan maden kazaları, iş kazası diye tanımlanıyor. Ama, gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra ortaya çıkan gerçekler, bu kazaların ‘’iş kazası’’ değil ‘’iş cinayeti’’ tanımlamasına daha uygun olduğuna işaret ediyor.
Bu cinayetlerin sorumluları için cezalandırma mı ?
O, bir sonraki cinayete kadar unutturulmaya çalışılıyor, hem de devlet eliyle…
Neyse, biz dönelim madencilerin çalışma koşullarına.Görülen o ki, sadece madenciler değil, çalışma koşulları da ‘göçük altında’ kalmış durumda. Çünkü, Soma, Ermenek, Amasra ve daha niceleri madenciler için mezar olduktan sonra yapılan araştırmalar, madencilerin çalışma koşullarının da 'göçük altında kaldığına' işaret ediyor.
Ücretlerindeki aşağılık, göçüğün ilk adımı…
Maden işçilerinin yıllık ortalama ücretleri, gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında ortalama ücretlerin 4-12 kat altında. Madencilerin yüksek maaş aldığı ABD ve Avusturalya’da yıllık ortalama ücret 90-100 bin dolar arasında.
Maaşların göreceli olarak daha az, sosyal hakların daha çok olduğu Almanya’da ise 35-40 bin dolar arasında. Türkiye’de, bu rakam 8 bin 503 dolar. (Aylık ortalama ücret 1.600 lira civarında)
Daha yüksek ücret alan maden işçisi var denilebilir. Evet, var. Maaş oranını yükselten sadece Zonguldak havzasında çalışan işçiler.
Zonguldak havzasında TKİ bünyesinde çalışmakta olan işçilerin maaşları kıdemli olanlar için 3 bin liraya kadar çıkıyor. Bu oranlar kıdemsiz olanlara da bir biçimde yansıyor.
Bu oranın yüksek oluşu 1991’de gerçekleşen ünlü Zonguldak Madenci Yürüyüşü ile alakalıdır.
Madencilerin tek sorunu ücretlerin düşüklüğü değil, aynı zamanda çalışma saatlerinin uzunluğu ve sosyal hakların azalması.
Nitekim, ücretleri biraz yüksek olan Zonguldak işçisinin kazanılmış hakları da azar azar elinden alınıyor. Sermaye bu havzada da kademeli olarak sendikalı işçileri azaltırken, kazanılmış hakları törpülüyor.
Sadece onların değil, tüm diğer madencilerin sorunu bu.
Türkiye’deki madenciler, gelişmiş ülkelere oranla yıllık ortalama 800 saat daha fazla çalışıyor. Sendikalaşma oranları da azalma eğiliminde.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, madenlerde sendikalaşma oranı 2003 yılında yüzde 67 civarındayken, 2014 yılında bu oran yüzde 19 civarında. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında ortalamanın çok altında.
Bu durumun açığa çıkmasında en önemli neden ise madencilik sektöründe son yıllarda özel sektörün hızlı büyümesi olarak gözlemleniyor.
Son on yılda rödovans (maden ruhsat sahalarının hak sahibi tarafından başkalarına süreli tahsisinde ton başına elde edilen maden hasılatı/kira geliri) yoluyla hizmet alımı artarken, kamunun payı hızla azaldı. Sonuç olarak ise madenciler için yalnızca ölüm oranları değil, aynı zamanda sömürü oranları da hızla artmış oldu.
Hal böyleyken, göçük altında yaşamını yitiren maden işçilerinin ardından ağıt yakmak neye yarar ki ?
Ölen işçilerin aileleriyle ‘kan parası pazarlığı’ yapmak yerine, onların çalışma koşulları düzenlenmelidir.
Ücretleri insanca yaşamayı sağlayacak düzeye çekilmelidir.
Sendikal hakları iade edilmelidir.
Taşeron uygulamasına son verilmelidir.
İşveren konumundaki firmalar daha sıkı ve gerçek bir denetime tabi tutulmalıdır.
Ve tabi ki en önemlisi, madenlerde yaşam odaları kurulmalı varsa da sayısı mutlaka artırılmalıdır.
Aksi halde, iş cinayetlerinin sorumluları bu vebalden kurtulamayacaktır.