Ahlak tartışmalarının zirve yaptığı şu günlerde Sokrates’i anmamak imkânsızdır.

Sokrates kendisini ölüme gönderenlerin kararının yanlış olduğunu biliyordu.

Ölüm cezasından kurtulmak için kaçabilirdi yâda başka bir yolla kurtulma imkânı bulabilirdi.

Ancak sahip olduğu ahlak anlayışı buna izin vermedi.

Çünkü farklı davranmış olsaydı erdemsizlik yapmış olurdu.

Ayrıca bilgiye vermiş olduğu onca değer ile birlikte yasalara da değer veriyor ve saygı duyuyordu.

Muhalif düşünceleri, sert eleştirileri ile iktidarı rahatsız etmişti.

Gençlerin ahlakını bozmuştu!

Yine de “kurulu sistem” önemliydi onun için.

Bu yüzden ölümü seçmişti.

Önemli bir sanatçımız her ahlakçı anlayış despot olduğunu söylemişti.

Tesettür “kapanma-gizlenme” 9 yaşında kız öğrencilere indi.

İnanın iş burayla sınırlı kalmayacak.

Erkek ve kız okulları da ayrılacak.

Sonra sıra toplu taşıtlarda “kadın erkek ayrımı”na gelecek.

Her şeyin sırası ve zamanı var.

“Yeni Türkiye’yi siz seçtiniz”

Belki bu iktidara oy vermediniz ama gene de ayrıntılı düşünürseniz bu sonuca gelinmede herkesin payı olduğunu kabu etmek lazım.

Bu duruma bir günde gelinmedi.

Kapımızda kirli bir savaş tezgâhlanmak üzere.

Elbette sizin savaşınız değil.

Elbette sizin kararınız hiç değil.

Ama artık karar verme iradesi size ait değil.

Bu irade sizde olduğu zaman gereken işlerin hiç birini yapmadınız.

Sadece yakındınız.

Hep başkalarının bir şeyler yapmasını beklediniz.

Onlar sızlanmadı, yakınmadı, bir seçimden çıktılar ertesi gün yeni bir seçime hazırlandılar.

Onlar kazandı siz kaybettiniz.

Eğer bir şeyler yapmayı düşünüyorsanız zaman geçirmeden bugünden başlamalısınız.

Gün gün, dakika dakika, saat saat ya da “akan suyun nereye gittiğini seyretmekle meşgul olacaksınız.”

Gerçek hayat böyle bir şey olmalı.