Aktan Uslu

Aktan Uslu

Kışkırtıcı saf değişti. Şimdi polis kortejinde! (2)

Kışkırtıcı saf değişti. Şimdi polis kortejinde! (2)

Yani bir zemin üzerinden “kışkırtıcı”nın saf değiştiğini, şimdi bu tür durumları kışkırtmak için düne kadar işçi saflarına sızan kışkırtıcının işçiler meseleye uyanıp onları içinde barındırmayınca polisin saflarına, kortejine sızdığını iddia ediyorum… diye bağlamıştım dünkü ilk bölümü.

https://www.gebzehaber.net/kiskirtici-saf-degisti-simdi-polis-kortejinde-1-5360yy.htm

 

Şayet kışkırtıcı aynı safta kalsaydı 24 Kasım günü..

Bence Kocaeli İl Emniyet ve Gebze İlçe Emniyet’in önemli bir ihmalinin zemin olduğu fırsatla da..

Direnişçi işçiler ve destekçilerinin bulunduğu kaldırım tarafında..

BMİS Gebze 1 No’lu Şube’nin yer aldığı binanın zemin katında..

Kapatan kafeteryanın bulunduğu yerdeki inşaat atıklarını..

Artık eline taş, tahta, kalas her ne geçerse fırlatır..

İşte o zaman ayıkla pirincin taşını olurdu!

Ancak işçi tarafındaki safta kışkırtıcı yoktu.

**

Objektif olmadığıma dair eleştirilere gelince..

İşçilerin yer aldığı taraftan polisin olduğu taraftara birkaç polis memuruna, parmakla işaret edilen birkaç polis memuruna, “Dere tepe dümdüz…” gidildiği doğrudur.

Ama bir bütün haliyle o gün orada görevlendirilen tüm polis memurlarına değil bir kaçına..

Acaba niyedir?

Petrol-İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Aytekin Dönmez..

Sağ dizini açtı. İlk gösterişinde fotoğraf makinesi ile anlaşılırlığı zor bir morluk..

İkinci teşhirinde kanayan yeri gösterdi.

Diz ile bilek arasında bir yeri gösterdi.

Polis postalının tekmesinin izini.

Yine..

İşçilerin yer aldığı kesimden polise yönelik fiziki şiddet hamlesi olmuş mudur. Olmuştur.

İki taraf birbirine fiziki şiddet girişiminde bulunmuş mudur. Bulunmuştur.

Ancak taraflardan birinde bir kaçının kalleşçe, ahlaksızca, arsızca, namussuzca kullandığı, bel ve diz altı çalışmak için kullandığı postalların yanı sıra

Kafasında miğfer, elinde kalkan vardır.

Polisin.. Bu şiddet vakasında biber gazı ve jop kullanmaması, emsal vakalar ile kıyaslandığında ancak ve ancak, “Kötünün iyisi” olarak tanımlanabilir. Başka bir tanımlama biçimine sığmaz.

Diğer tarafta; işçilerden polise yönelik fiziki şiddette ise kullanılan tek materyal, eldir.

Tekme bile değildir ya da belki tek tüktür.

O kılık kıyafet, o teçhizata sahip polis şahsında bir insanın canını ne kadar yakabilirse de o kadar yakabilecek seviye ve şiddettedir.

**

Kışkırtıcı saf değişti, polis kortejinde derken meseleye biraz daha geniş bakmak lazımdır. Polis de bu ülkenin yurttaşıdır.

Polis de seçmendir. Her ne kadar 657 garabetinden ötürü kendini ifade özgürlüğü elinden alınmış olsa da..

Her ne kadar taa 40 yıl öncesinin Türkiyesi’ne bağıtlanarak üstelik öğretmen, doktor, hemşire… gibi neredeyse tüm devlet memurlarına tanınan sendikal örgütlülük hakkı kendine tanınmasa da..

TİS dönemlerinde özlük haklarını, çalışma koşullarını falan bir tarafa bırakın…

657 diğer devlet memurları içinde geçerli ama hiç olmazsa sendika başkanlarını kapsamıyor. Başkanlar meslek gruplarının beklenti ve sorunlarını aleni konuşabiliyor. Polisin öyle bir zemini olmasa da..

Memleketin “apolitiğim” diyeni bile politik bir duruş sergilediğine göre..

657 hiç olmazsa devlet memurlarından genel ve yerel seçimlerde oy kullanma hakkını henüz elinden almamış olsa da..

Polisin de benimsediği bir parti, sevdiği bir parti lideri; kapitalisttir… sosyalisttir siyaseten bir ideolojisi illaki var.

AKP’yi, MHP’yi, Recep Tayyip Erdoğan’ı, Devlet Bahçeli’yi seveni edeni de… illaki var.

Ama Türkiye gerçekten eski Türkiye değil.

Bir ayağı Gebze olan 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinde yürüyenlerin önemli kısmı dönemin iktidar partisine oy verenlerdi. “DİSK kapatılamaz” diye yürüyüp oy verdikleri lideri, partiyi sorguladılar.

Sonra memleketin üzerinden bir 12 Eylül darbesi geçti.

24 Kasım 2020 Perşembe günü bir defa daha tanık olduk ki hala sürüyor.

Asıl taarruz 13 Eylül 1980 günü itibariyle başladı.

İşkencelerle korkutulan, kitapları yasaklanan, baskı altında tutulurken dönemin tek kanalından ama akabinde türeyen kanallarından..

Dallas’ından Flamingo Yolu’ndan…. Millileştirilmiş haliyle Kurtlar Vadisi, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Yasak Elma’sı ile bir beyin yıkama diğer abudik gubudik programlar takviyesiyle, taarruz halinde sürüyor.

Eski Türkiye’de liderler kitlesi tarafından sorgulanırdı.

Yeni Türkiye’de yeri yok.

Eski Türkiye’de zıt fikirler bir arada yaşamayı, empatiyi, tahammülü bilirdi.

Yenisinde yok.

24 Kasım’daki şiddette de o veya bu sayıda bazı polis memurlarının tutum ve davranışı, yurttaşın önemli kısmının bir bakış ve duruşunu ifade etmektedir aslında.

Artık karşısındaki kitleyi ne olarak gördüğünü bilemeyeceğim ama bir insan, yurttaş, işçi, emekçi, hakkını arayan vatandaş… olarak görmediği kesin.

Aksi ise..

O dizlerde o postal izlerinin ne işi var..

Ahlak… Denilen kavram yitip, yitirilip gitmeye görsün.

Kavganın da.. Fiziki kavganın da aslında bir ahlakı vardır da..

Ahlaktan bir haber olanların kavganın ahlakından haberdar olması ne mümkün!

24 Kasım’da kışkırtıcı… saf değiştirdiydi.

İşçilerin, sözde değil özde yurdunu sevip hak hukuk adalet ahlak nedir bilenlerin arasında değildi..

Öyle ki karşısındaki kışkırtıcılara rağmen o oyuna, tezgâha bir daha gelmedi.

Fiziki güç belki polisteydi ama gerçek gücün kendisinde olduğunu gösterdi.

İçişleri Bakanlığı, Kocaeli Valiliği’nin yasağını askıya alarak işçilere lütfetmedi.

Onlar söke söke aldı…

Diyorum.

Başka da bi’şi demiyorum.

Bu yazı toplam 1559 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi