Katliam nasıl olur ki ?
Oradaydım, canlı tanığım, buz gibi katliam. Hem de, ülke tarihimizde görülmemiş ölçekte bir katliam.
Ankara Garı önünde, 10 Ekim 2015’teki bombalı saldırılarla yaşanan katliamdan söz ediyorum. O katliam için açılan bir tazminat davasında, İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği yazılı savunma tam bir skandal.
Bakanlık diyor ki,
‘Yeteri önlem alındı üstelik bu bir katliam değil………..’
Bununla da yetinmeyip, dava masraflarının da, mağdur aileden istenmesini talep ediyor.
Pes doğrusu, insaf…
Katliamda yaşamını yitiren Gökmen Dalmaç’ın kardeşi Gökçen Kara’nın İçişleri Bakanlığı’na açtığı 300 bin TL’lik tazminat davasında Ankara 10. İdare Mahkemesi’ne gönderilen yazılı savunmada ‘Gar saldırısın bir katliam olmadığı’ savunulup “Davacı Gökçen Kara’nın vekili tarafından asılsız katliam iddialarıyla açılmış haksız davanın reddi gerekmektedir. Çünkü, dava dayanaktan yoksundur, ortada bir ihmal yoktur” deniliyor.
Tazminat talebi için de, ‘bu tip olaylarda sembolik meblağlar ödenir, bu miktar haksız zenginleşmeye yol açacaktır’ denilerek ödenmemesine karar verilmesi isteniyor.
İçişleri Bakanlığı Hukuk Bürosu tarafından yapılan açıklamadaki o satırlar da şöyle:
“Mitingde beklenmeyen bir durum karşılığında olası yaşanacaklar için güvenlik güçleri tüm önlemleri almış ve görevlerinin gereğini yerine getirmiştir. Olay öncesi ve sonrasında davalı İdaremiz üzerine düşen gerekli dikkat ve özeni göstermiştir. İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan herhangi bir güvenlik açığı mevcut değildir. Belirtmek gerekir ki, olay bir terör saldırısıdır ve patlama miting alanı dışında, kararlaştırılmış miting saatinden önce gerçekleşmiştir.”
Bakanlığa göre sadece bir terör eylemi olan Ankara Garı Katliamı’nda, idarenin
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden doğan zararların karşılanması ile ilgili olarak verdiği ‘Sosyal Risk İlkesi’ maddesi kapsamında sorumluluğu da yokmuş.
Bu yazılan ve çizilenlerden sonra söylenecek hem çok şey var, hem de ‘söylenecek hiçbir şey kalmamış’ denilebilir.
Şimdi herkesin rahatlıkla anlayabileceği dilden sesleniyorum.
Ey içişleri bakanı,
Ey bakanlık bürokratları,
103 kişinin yaşamının yitirdiği 10 Ekim Gar Saldırısı’nın katliam sayılması konusundaki kriteriniz nedir ?
Bunu açıklayın da, biz de kamuoyu ile birlikte öğrenelim…
Bu değerlendirmenizi, yoksa yeni katliamlar için davetiye niteliğinde mi kabul etmeliyiz ?
Makalenin başında da yazdığım gibi ORADAYDIM, CANLI TANIK olanlardan bir benim. Yanı başımızda patlayan o iki bombanın 103 kişinin canını almasını görmek bir yana, polisin gazlı saldırısına bile uğradık.
Yani, Bakanlık her ne kadar katliam değil savunması verse de, olay yeri görüntüleri, bulguları, yaşanan tanıklıklar, olayın planlı bir katliam olduğunu gösteriyor.
Suçluları yargı önüne çıkartmak bu kadar mı zor ?
Elbette değil, ama devleti elinde tutan ideolojinin tercihi 1977 1 Mayıs Katliamı’nda da olduğu gibi katliamcıları korumak oluyor yine.
Öyle ya, seri katille selfi çekimi yapan ideolojik aklın, bu katliam ve benzeri olayların soruşturmaları sonucundaki tercihinin daha başka olmasını beklemek olanaksız.