Kafkasspor öncesi ve sonrası Gebzespor takımı gibi olmalıyız
Öncelikle ilk naçizane şahsımın haberleştirdiği bir galibiyet serisi ve rekoru üzerine konuşulan, bazı yazılan edilenler üzerinden bir bilgi tekrarında fayda var.
TFF’nin arşivlerini yine inceledim.
Gebzespor, 3’ncü Lig’de şampiyon olduğu 2005-2006 sezonunda bir kere beşlik galibiyet serisi edindi.
Bölgesel Amatör Lig’de şampiyon olup 3’ncü Lig’e yükseldiği 2017-2018’de bir beşlik, bir de altılık galibiyet serisine imza attı.
Şampiyonluğu İstanbul Büyükşehir Belediye’ye (Bugünkü Medipol Başakşehir) kaptırdığı 1992-1993 ile Anadolu Hisarı’na kaptırdığı 1994-1995 sezonlarında bir kere beşlik seriyi, 1992-1993’ün ilk beş haftasında yakaladı.
3’ncü Lig’in kurulduğu 1984’ten bu yana gerek 3’ncü Lig, gerekse 2’nci Lig ve BAL’da altılığın ötesinde bilinen galibiyet serisi yok.
1955 – 1984 aralığında amatör liglerde böyle bir serisi olabilirdi ama olsa, yaşı geçkin Gebzesporlular uyarır veya bilgilendirirdi.
Bu sezon şampiyonluğa oynayan Gebzespor takımı halen devam eden seride önce altıncı galibiyetle rekoru egale etmiş, seriyi son Yalova galibiyeti ile 8’e kadar yükseltmiştir. Hafta sonu Kafkas’ı da yenecek olursa seri 9’a erecektir.
**
Gebzespor’da bu dönem yönetimin en takdir ettiğim icraatlarından biri geçtiğimiz haftalarda başlattığı, ama Teknik Direktör Ümit Metin Yıldız, ama Başkan Resul Tat ve yönetim kurulu üyeleri, ama futbolcuların demeçleri üzerinden yerel basına haber servis etmeye başlaması oldu.
Günümüz yerel basının geldiği noktanın bir göstergesi olarak hatırlatmak gerekirse İbrahim Türkmen döneminde yoklar oynanmış, İlker Çakır döneminde zirve yapılmış, Yusuf Öztürk döneminde erimeyle birlikte sürmüş, ikinci İlker Çakır döneminde yine türemiştir. Recep Avcı dönemini çok gözlemleyemedim. Resul Tat döneminde var ile yok arası bir yerlerde seyretmektedir.
Sebebinin ne olduğuna dair tespit paylaşarak camia içi olası bir polemiğe, en azından bu yorumda değinmeyeceğim. Ancak kent takımlarının özellikle şampiyonluğa oynadığı süreçlerde en önemli sac ayaklarından biri olan basının bu ilgisizliğine karşın haber servisi yöntemiyle Gebzespor’un gerek basın gerekse kamuoyunda hak ettiği yeri edinebilmesi için hamlede bulunulmuştur.
Kurumsal olarak bize gelince; habercilikte tek başına bir dal, alan spora dair spor muhabiri çalıştıramamakla birlikte imkânlar ölçüsünde takip edip gündemde tutmaya çalışıyoruz.
**
“Bizim takımın şampiyonluk inancı son derece gelişmiş ve bu bir iki haftada, bir iki puan kaybıyla sekteye uğrayacak bir inanç değil. Sıkıntılı günleri birlikte aşacak potansiyelimiz var.”
Ümit Metin YILDIZ
Gebzespor Teknik Direktörü
https://www.gebzehaber.net/
Gebzespor’da yönetimin henüz basına haber servisini başlatmadığı, ilk iki haftada edindiğimiz iki galibiyetin ardından Cankurtaranspor maçı öncesi yaptığım görüşmede Yıldız’ın tanımladığı o kritik sürecin eşiğindeyiz kanaatindeyim.
Biz bu sezon bu sürece aslında yabancı değiliz.
Cankurtaran deplasmanının ardından Nişantaşı deplasmanında da berabere kalıp liderlikten beşinciliğe geriledik ve takım ruhu anlamında, “Bir iki haftada bir iki puan kaybıyla sekteye uğrayacak bir inanç” değilmiş ki müthiş ve süregiden bir serinin 8’nci galibiyetinin ardından bugün bulunduğumuz yer ve konumdayız. Malum, ikinci Kafkas’a dört puan farkla lideriz.
Kişi izlemediği maça dair ne diyebilir ama izlemediğim Yalovaspor maçına dair şunu belirtmek isterim:
Dünyanın en garabet statülü, puan cetveli içindeki il bazlı puan cetvellerinden ötürü ligi beşinci bitirenin direk düşüp ateş hattının bir üst basamağındakinin kaldığı bir ligdeyiz.
Bugüne kadar çoğunluğu 3’ncü Lig olmak üzere 15 defa karşılaştığımız köklü, bize karşı ayrı bir husumeti olan Yalovaspor’un puan cetvelindeki konumu yanıltıcı olmamalı.
Şayet kentlisi Altınova Belediyespor ola ki 3’ncü Lig’e yükselirse, ligi sondan üçüncü bitirmeleri bile ya BAL’da direk kalmalarına ya da Yalova’nın bu sezonki en üst düzey amatör lig şampiyonu ile eleme maçı oynamalarına yol açacak.
Karşılarında değil Gebzespor herhalde Fenerbahçe, Barcelona falan rakip olsa herhalde direnç gösterirlerdi.
Son 10 dakikasına deplasmanda 1-0 geride girdiğimiz maçtan üç puanı koparmak sadece lig sürecinde değil maç esnasında da 1-0 geriye düştüğümüzde sekteye uğramayacağımız bir inanca sahip olunduğunun göstergesidir.
Sadece edinilen üç puandan sebep değil bu konum üzerinden de çok değerli bir galibiyettir.
**
Bu hafta sonu oynayacağımız İnegöl Kafkas maçı, daha önceki örneklerinde yaşandığı gibi çok farklı bir konuma getiriliyor.
Halbuki yakın tarihten çıkartılması gereken dersler var.
2014-2015 sezonunda değil 9’ncu Grup, belki de BAL’ın en pahalı kadrosu bizdeydi. Meselenin kadroda değil takım olmakta ve ruhta olduğunu öğrendik o sezon. Liderin 14 puan gerisinde dördüncü tamamladık. 4 puan gerimizdeki Çayırovaspor’a da yakalansak SAL takımı ile BAL’da maçı oynayacaktık.
Sezonun 16’ncı haftası o sezon 3’ncü Lig’e yükselen Sultanbeyli Belediye’yi ağırladık. Rakip 30 puanla zirve ortağı, biz 25 puanla altıncıydık. 3-1 kaybettiğimiz maçta sahada 13’ncü dakikada 10, 27’nci dakikada 9 kişi kaldık.
Sezonun dördüncü haftasında bir galibiyet üç beraberlikle 6 puanla 8’nci sıradaydık. Liderin üç puan gerisindeydik. Eyüp Tutcuoğlu diye söylemiyorum, “Başarısız” diye teknik direktör gönderdik. 5’nci hafta Erol Kapusuz geldi. Gelen gideni arattı, 18’nci haftada Kapusuz’u da gönderdik. Sezonu can simidi Erol Çağlın ile kapattık.
Halbuki 2005-2006’da 2’nci Lig’e yükseldiğimiz sezon Ercan Ötünçtemur idi teknik direktör. İlk dört maçta beraberlik, beşinci maçta farklı yenilgi edindik. Aynı kafa ile Ötünçtemur’u da gönderseydik o sezonu “Yine şampiyon olmazdık” demiyorum ama kimbilir, nerede bitirirdik?
Örnekleri çoğaltmak gereksiz. Sözün özü şu..
Camia olarak;
Sezon öncesi hazırlık maçları döneminde üstelik izlemediğimiz maçlarda, sadece skora ve yenilgilere atıfla bu takımdan da, teknik heyetten de kötüsü yoktu.
İlk haftalarda, takımın ilk yarıda gol atamamasını gerekçe göstererek kibar ifadeyle, teknik heyet değişimini isteyenler oldu.
Gebzespor’un mevcut konumunda gerekçelerden tekinin değil ama birinin, teknik heyet istikrarsızlığı olduğunu kabullenmeliyiz.
İyi gün dostu olmak kolay.
Ama futbolu, sporu, rekabeti, çekişmeyi bir kenara koydum. Etkisinden yeni çıkmaya başladığımız pandemi süreci sadece kahvecisi, kafecisi ile esnafı değil oynanmayan liglerden ötürü futbolu ve futbolun emekçisini, en çok BAL’da oynayanı vurdu. Adı amatör olmak üzere aslında profesyonel olan ligde sözleşmelerin sezonluk olmasından ötürü çakılıp kaldılar. Örgütsüzlerdi, sesleri bireyselliğin ötesinde çıkmadı. Ses çıkaranı da hangi taraftar grubu veya derneği duydu da sesine ses oldu.
Ne alaka değil çok alaka çünkü futbol sadece futboldan ibaret değildir.
Ligin ilk yarısının son maçında İnegöl Kafkas’ı da yenersek mevsim koşulları, saha ağırlığından ötürü çok daha zor geçecek ikinci yarıya müthiş bir avantajla gireceğiz. Gönül elbette kazanmak, hep kazanmak ister. Ne güzel işte. Güleriz eğleniriz.
Ancak şunu da pas geçemeyiz.
Biz nasıl, “Kafkas’ı yenersek 7 puan fark olur. Altınova kazansa da 6 puan iyi fark” diyorsak Kafkas da, “Gebze ile en kötü berabere kalmazsam fark 7 puan olur. Kazanırsam 1 puana iner” diyor olabilir. Kuvvetle muhtemel ve bence gayet doğal, belki de “vurkaç” taktiği ile 3 puan için gelecekler.
Sezonun ilk yarısının son haftasında bizim için en kötü senaryo iç sahada Kafkas yenilgisi, diğer takipçi Altınova Belediye’nin de maçını kazanıp puan farkını eritmesi olacaktır.
Çok iyi oynar, çok pozisyon üretiriz ama bazen olmayınca olmaz, top istemez. Puan kaybedebiliriz.
Futbolcumuz altı pastan yazamaz. Kalecimiz geri pasını içeri alabilir. Takımın kötü gününe denk gelebilir, o gün sahada dikiş tutturamaz.
Hakem kötü günündedir. Aleyhimize olmayan pozisyonda penaltı çalınabilir. Yan hakem bir metre ofsaytı gözden kaçırır, kalemizde aslında olmayan golü görebiliriz.
Teknik heyet maç kötü giderken oyunu doğru okuyamaz. Rakibin hamlelerine gereken yanıtı veremez. Oyuncu değişikliklerinde tercih hatası yapabilir.
Taraftar, tezahürat hatası ile rakibin direncini artırabilir. Ya da takımının futbolcusu oyundan düşürebilir. Olmadık zamanda sahaya atılan olmadık bir yabancı madde oyunu durdurup soğutabilir ve bu tür oyun soğumaları hemen her zaman deplasman takımına yarar…
Basında veya sosyal medyada yer alan olmadık bir haber, yorum… takımın psikolojini kısmen veya tamamen üstelik maç öncesi allak bullak edebilir..
Futbol, hatalar oyunudur.
İnegöl Kafkas; hayatının topunu oynayabilir. Öyle bakakalabiliriz!
Camia olarak en kötü senaryoya da hazırlıklı olmalı..
Takım nasıl üç ve dördüncü haftadaki beraberlikler sonrası kırılmadıysa…
Nasıl Yalova’da Yalovaspor’a 1-0 yenik oynarken kırılmayıp son 10 dakikada geriden gelip 3 puanı söküp aldıysa..
Takım gibi olmalıyız kanaatindeyim.
Gebzespor bu sezon önce grubunu lider tamamlayıp ardından 3’ncü Lig’e yükselecekse o mutlu sona erdiren sonucuna bağlı olmaksızın Kafkasspor maçı değil,
oynadığımız ve oynayacağımız hiçbir maç değil bu sağlam duruş olacaktır diyorum.
Başka da bi’şi demiyorum.