Kadınların Cehennemi Nasıl Kuruldu?
8 Mart’a doğru giderken kangrenleşmiş bir sorun haline dönüşen kadın sorununun boyutlarına dair birkaç kelam etmek gerekiyor.
Kadın sorunu Türkiye’de ve dünyada genel olarak şiddet ve kadın cinayetleri olarak gündeme gelse de bu korkunç şiddet sorunu bir SONUÇ.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihsel anlamı da zaten aslında bu sorunların kökenine götürüyor. 8 saatlik işgünü için greve gittikleri fabrikada diri diri yakılarak katledilen kadın işçilerin mücadele mirasının günü olan 8 Mart’ın işaret ettiği şey; toplumsa eşitsizlikler içinde kadınların tüm bu eşitsizlikleri iki kere yaşaması: hem ezilmesi hem de sömürülmesi. Kadınların sömürüsünden çıkar sahibi olan patronların bunu bir “kader gibi” göstererek cinsiyetçi düşüncelerin toplumda yaygınlaşması.
Ev’in işini, kadının işi; çocuk bakımını toplumsal sorumluluk değil de kadının vazifesi olarak gösteren düzen, muhafazakâr ve cinsiyetçi zihniyete oksijen sağlıyor. Bakım emeği kamusal değil ailevi bir sorun olarak görüldükçe; patronlar ve iktidarları kreşlere, yemekhanelere kaynak aktarmadıkça kadınlar bu işlere zimmetli kesim gibi görülüyor. Kadınların asli vazifesini ev işleri ve itaat olarak gösteren zihniyetin yaygınlaşması ve kadın haklarının fiili olarak yok edilmesi kadın sorununun işte bugün bu noktaya getiriyor. Yani her şey aslında kar düzeninin işlemesi için.
Cinayetlerin Faili
Türkiye’de son 65 günde tam 67 kadın öldürüldü. 6 Mart akşamı, toplumda öfke patlamasına neden olan şiddet görüntülerinin geldiği Samsun’da bir adam, çocuğunun gözünün önünde bir kadını öldüresiye dövdü. Eğer bir yurttaş bu görüntüleri çekmeseydi; eğer fail o saldırıyı öylesine ortalık yerde yapmasaydı bu olay bilinmeyecekti. Belki bir kadın cinayeti daha işlenmiş olacaktı. Şiddetin mağduru kadın, sayısız kez şikayetçi olduğunu ancak bir sonuç alamadığını söyleyince iktidarın kadın düşmanı karakteri de ayan beyan ortaya çıktı. Hemen devletlüler sırayla “kınadı”, sahte gözyaşları döktü falan filan…Toplumsal tepki sayesinde fail tutuklandı. Böylece hem iktidar kendisini “düze çıkardı” hem de bu sıradanlaşmış korkunç olayın asıl toplumsal nedenleri de gözden kaçırılmış oldu.
Hiçbir bakan, emniyet müdürü vs. timsah gözyaşları dökmesin. Kadınların eve kapatılıp hunharca şiddet görmesinin sebebi sizsiniz. Yoksullaşma derinleşmiş, kadınlar bu yoksulluk içinde gidecek kapı, sığınacak liman bulamamış ve kadın düşmanı zihniyet olağanlaştırılmışsa fail bu ülkeyi yöneten sistemdir. Kadınları ölünceye kadar ağzına almayan iktidar, faili defalarca kez serbest bırakan ve şikâyetleri sallamaya yargı/emniyet sistemini kendisi kurdu. Diğer yandan failin cezalandırılması yetmez!
Kadın sorununun daha büyük toplumsal nedenleri var!
Kadın Emekçiler Yoksul ve Güvencesiz!
TÜİK,“2020 İstatistiklerle Kadın” araştırma sonuçlarını açıkladı[1].
Birkaç başlığa değinelim:
Kadınlar istihdamda yok, bağımsız bir gelir ve yaşam kurma şansı yok!
- 2019 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranı yüzde 45,7.Bu oran kadınlarda yüzde 28,7, erkeklerde ise yüzde 63,1.
Kadınlar çocuk, hasta ve yaşlı bakımı nedeniyle (bakım emeği) eve kapanıyor: dünyada koparılıp dört duvar arasındaki çürüten bu işlere mahkum ediliyor:
- 2019 yılında hanesinde üç yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının yüzde 26,7, erkeklerin istihdam oranının ise yüzde 87,3.
Geçici, güvencesiz ve kısa süreli çalışan kadınlar emekli olamıyor, ömrünün sonuna kadar aile gelirine mahkûm yaşıyor.
- Türkiye’de çalışma hayatında kalma süresi kadınlarda 19,1 yıl erkeklerde ise 39 yıl.
Pandeminin tüm yükü kadınların sırtına yıkıldı. Kadınların yoğun olarak çalıştığı hizmet, perakende, ticaret, gıda iş kollarının salgından en çok etkilenen kollar olması ve bu sektörlere dair istihdam ümitlerinin azalması hem kadın emekçileri işsiz bıraktı hem de okulların ve kreşlerin kapanması nedeniyle kadınların evdeki yükü kat be kat arttı. İstihdam edilen kadınların yüzde 61,2’sinin hizmet sektöründe çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, pandemi krizi kadınların ciddi iş kaybına tekabül ediyor.
DİSK’in araştırmasına göre[2]:
- Kadın işgücü yüzde 11, kadın istihdamı yüzde 9 azaldı.
- Covid-19 döneminde geniş tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 45,3 oldu.
- İşbaşında olmayan kadınların sayısı bir yılda 5 katına çıktı.
- Kısa çalışma ödeneği başvurularında, son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olma şartı aranıyor. Kadınların asgari güvence kalkanından mahrum olmaları, kısıtlı da olsa sunulan teşviklerden adil bir şekilde yararlanamamasına neden oldu.
Sosyal Haklar İstiyoruz!
Aile içi şiddete maruz kalanlara derhal aktif koruma sağlansın.
Kadın sığınma evleri açılsın.
Kadın istihdamına öncelik verilsin.
Eşit işe eşit ücret!
Her mahalleye ve iş yerine ücretsiz, nitelikli, kamusal kreşler ve bakımevleri!
Nafaka alamayan kadına sosyal koruma ve destek!
Şiddetin failini "hapse attık" demekle olmuyor.
Şiddet sarmalını kırmak, kadını toplumsal alanda güçlendirmekle olur!
[1] TÜİK,“2020 İstatistiklerle Kadın” https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2020-37221&dil=1
[2] Covıd-19 Döneminde Kadın İşgücünün Durumu, http://disk.org.tr/2020/06/covid-19-doneminde-kadin-isgucunun-gorunumu-raporu/