1 Mayıs’a Pandemi Kozu. Yemezler!
1 Mayıs haftasına girdik. Solun, emekçilerin, daha iyi ve aydınlık bir gelecekte yaşamak isteyenler için çok önemli ve sembolik bir gün. Bizler için olduğu kadar egemenler, iktidarlar, patronlar için de çok semboliktir. Bu yüzden hep bir sembolik savaş konusu da olmuştur. Taksim’in AKP tarafından “demokratikleşme” sembolü olarak açılması ve akabinde bir o kadar hızlı biçimde kapatılması. Ve bugün yasaklanmış olması.
Uzun uzun konuşacak kadar yerimiz yok. Net ve sade olmak her zaman iyidir.
Ne yazık ki bugüne kadar 1 Mayısların hakkı verilmedi. 1 Mayıs günü meydanlara inmek kadar önemli olan şey; milyonların derdini tasasını, geleceksizliği, yoksullaşmayı ülkenin gündemine yerleştirecek bir birleşik seferberlik hali yaratmak. İktidarı köşeye sıkıştırıp talep eden, atağa geçen taraf olmak. Eğer bu işi ciddiye alıp bu kampanyayı sokak sokak, iş yeri iş yeri örgütlerseniz 1 Mayıs zaten gerçek bir emekçi bayramına dönüşür. Emekçinin gündemi iktidarı sıkıştırır, bir sonraki saldırı için de kara kara düşünür. Eli kolu bağlanır.
Mesela, bu yıl pandemi fırsatı ile hiç edilen 1 Mayıs gündemine karşı mücadele etmek şart. Öyle dar grupçu, günübirlik çıkarlarla ya da yer tartışmalarına sıkışmadan; ücretsiz izin zorbalığına, kod-29 ahlaksızlığına, işsizlik gibi on milyonlara dair bangır bangır her yerde kararlı şekilde gündem yaratsaydık AKP bu kadar kolay “ben yasakladım, oldu” diyemezdi. Zaten uçurumun kıyısına bıraktığı halktan ciddi biçimde çekiniyor. Şimdi sırasıyla zaten cumartesi gününe denk gelen 1 Mayıs için bir gün öncesindeki etkinlikleri yasakladıklarını ilan edecekler. Malumun ilanı olacak.
DİSK Genel Merkezi başta olmak üzere resmen hiçbir adım atılmaması ve solun geri kalanının da bürokratik yöntemlere oyalanması AKP’nin son derece işine yarayacak bu tabloyu yarattı.
Kovid olduğu için karantinaya giren işçi Fedai Kuşçu, cebindeki 12 TL’yi eşine verip intihar etti. Şimdi biz bu korkunç tablo karşısında çaresiz miyiz yani? Bir işçi koronavirüse yakalandığı için işe gidemiyor, beş parasız kalıyor. Borca batıyor ve gelecekten umudunu kestiği için 12 TL’si ile yaşamına son veriyor. Aşı yok, hiçbir ciddi ekonomik destek yok, hiçbir ciddi pandemi tedbiri yok… Halk kelimenin tam anlamıyla kaderine tek edildi. Covid 19 nedeniyle en az 95 öğretmen yaşamını yitirdi. Şimdi de MEB’in son icraatı, saatlik 20TL’ye çalıştırılan ücretli öğretmenlerin ücreti, öğrenci derse girmediği takdirde ödenmeyecek! Ücretli öğretmenler, girdiği ders başına ücret almaktadır ve ay sonunda aldığı maaş asgari ücreti bile bulmamaktadır. Bu öğretmenler, hiçbir hak ve güvenceye sahip değillerdir. Devlet okullarında durum bu ise geri kalanların hali nasıl iyi olsun? Bu ülkeyi baştan aşağı işçi düşmanlığına, emek düşmanlığına adadılar.
Ancak emekçileri asıl yiyip bitiren, yaşamları söndüren şey sahipsizlik, umutsuzluk.
Bu ağır ve boğucu atmosferi değiştirmek istiyorsak çözümü sandıkta, yüksek siyasette, mecliste falan aramaya gerek yok. Oraların artık hiçbir şey ifade etmediğini sayısız kez deneyimledik.
Ülkede denklemleri değiştirecek tek şey, muhafazakar emekçinin kendisini solda tanımlayan emekçi ile yan yana gelebilmesi. Ekmek kavgasını örgütlemekten başka yol da yok. Bu zamana kadar emekçileri yaşam tarzları üzerinden birbirine düşman ederek gemisini yüzdürenler kazandı. Bizim kazanmamız için ise bunun, tersine çevrilmesi lazım.
1 Mayıs, ülke yangın yeriyken iyi bir fırsat olacaktı.
Elbette, mücadelenin tek günü 1 Mayıs değil. Ancak tüm emekçilerin ve iktidarın gözünde bu kadar önemli bir yere sahip olan bir gün için bile sahici bir adım atılmıyorsa ortada niyet yok demektir. Bizim eleştirimiz de buna.
Madem durum bu, AKP’nin kendi kongrelerinden esamesi okunmayan pandemi yasaklarının büyük bir fırsatçılıkla 1 Mayıs’ta demokratik haklara saldırı bahanesi olarak kullanılmasına karşı görünür şekilde ses çıkarmak gerekiyor.
Bu yüzden sokakta olacağız. 2 Mayıs’ta aynı şekilde mücadeleye devam etmek üzere tabii ki.
Not: DİSK Birleşik Metal İş’te örgütlü Baldur işçileri 3 ayı geçkin süredir grevlerini kararlı şekilde sürdürüyor. Sendikayı patrona kabul ettirmek için yılmadan direniyorlar. Emekçilerin, kendisini savunması için en temel hakkı olan sendika hakkını savunuyorlar. Geleceği bu mücadeleler değiştirecek. Hepsine bin selam!