İşçilere farklı yaklaşım
Geçen yılın son günleriydi, içimizi burkan emek mücadeleleri vardı. Ama, bu kez farklı bir durum söz konusuydu.
Sivas’taki emekçilere polis acımasızca saldırıyor, İstanbul’un adalet saraylarındaki emekçi direnişlerine ise saldıramıyordu. Çünkü, adalet saraylarındaki direnişe, sayıları az da olsa hakim ve savcılar destek veriyordu. Eeee yani, onların gözü önünde de polis saldırısı olamazdı.
Sivas Demir Çelik İşletmeleri'nde (SİDEMİR) çalışan ve ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle 15 gün boyunca aralıklarla eylem yapan işçiler, son yürüyüşlerinde polis engelinde biber gazı saldırısıyla karşılaşmış ve 8 işçi gözaltına alınmıştı.
Düşünsenize, siz de 4 ay ücret alamasanız, direnmekten ve hak talep etmekten başka ne yapabilirsiniz ?
SİDEMİR işçileri o yüzden sokaktaydı, aileleri de onlara destek oluyordu. Ama, polis hiç o kadar iyi niyetli değildi ve yürümek isteyenin üzerine saldırıyordu.
Saldırıda cop, biber ve portakal gazı kullanan polis, işçilerin eylemi üzerine çok sayıda kent meydanını adeta abluka altına alıyor ve sıkıyönetim havası estiriyordu.
Bu yaklaşım insani olamazdı.
Anayasa’dan kaynaklanan ‘’barışçıl biçimde hak arama eylemi’’ anayasal haklara sımayacak biçimde engelleniyordu.
Ama, fiili durum yaratıldı ve engellendi.
Ne de olsa, işçilerin karşılarında ülkenin en örgütlü ve silah donanımına sahip ama hırsızlara sözü geçmeyen gücü, polis teşkilatı vardı.
Aynı günlerde, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı ile Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’nda, maaşlarını alamadıklarını belirten yemekhane ve çay ocaklarında çalışan işçilerin iş bırakma eylemi vardı.
Adliyedeki yemekhane ve çay ocaklarında çalışan yüzlerce işçi maaş alamadıkları gerekçesiyle eylem yapıyor bu sırada şefleri ile sözlü tartışma ve diyaloglar yaşıyordu.
Yetkililerin, ‘maaşlarınız ödenecek’ diyerek ikna etmeye çalıştığı işçilerin yanına giden Başsavcı vekili de, taşeron şirketin sahipleriyle görüşüp maaşların ödenmesini istiyor, ardından da, işçilerden bir hafta daha çalışmalarını, bu süre içerisinde parça parça ödeme yapılacağını söylüyordu.
Böyle olmasına rağmen işçiler eylemlerini bitirmiyordu. 4 kez şirket değiştirdiklerini, her şirket değişikliğinde sosyal haklarında kayıp yaşadıklarını dile getiren işçiler, 3 aylık maaşlarının söz verilmesine rağmen ödenmediğini ileri sürüp, eylemden vazgeçmiyordu.
Ancak, adalet saraylarındaki bu taşeron işçileri, herhangi bir polis saldırısıyla karşılaşmadan hak arayışını sürdürdü.
Sivas ve İstanbul’daki bu iki işçi eyleminde ortaya çıkan görüntü farklılıkları, galiba eylemin mekanlarıyla ilgili.
Birinde alana çıkanlara her türlü sert tedbir uygulanıyor, diğerinde işyerlerinde direnen işçilere yargı mensuplarının bir bölümünün desteği varken göz önünde bir şey yapılmıyor.
Peki, Sivas’taki polis hangi yasadan güç alarak barışçıl hak arama eylemine saldırıyor ?
Sivas’taki Vali, Emniyet Müdürü ile İstanbul’dakiler neden bu kadar farklı düşünebiliyor, davranabiliyor.
Sivas’taki Başsavcı ile Çağlayan ve Kartal’daki başsavcılar aynı kanunlara bağlı olarak hareket edip, karar almıyor mu ?