Hukuktan-siyasete sesleniş

Hukuktan-siyasete sesleniş

 

 

Son dönemde, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bireysel başvuru hakkına dayandırıp özgürlükleri genişleten kararları, hükümetle olan ilişkilerini iyice gerdi.

Bu gerginliğin hukuki düzlemdeki yanıtlarını, AYM’nin 52. kuruluş yıldönümü törenlerinde Başkan Haşim Kılıç’ın yaptığı konuşmada gördük.

Haşim Kılıç, "Demokratik değerleri hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti anlayışının gereklerini tekrar tekrar konuşmak zorundayız." Derken, hukuka saygıya işaret edip, siyasi kimliklere bakılmaksızın, herkesin ve her kademe görevlisinin, buna saygı duyacak anlayışı geliştirmesi gereğine işaret ediyordu. Olmuyorsa da, bunu konuşarak (restleşerek değil) halletmek gereğine vurgu yapıyordu.

Haksız da sayılmaz…

AYM’nin kararına, bir ülkenin Başbakanlık koltuğunda oturan isim ‘’uygularız ama saygı duymuyoruz’’ yanıtı verirse, o mahkemenin halkın gözündeki saygınlığının giderek eksilmesine neden oluşturur.

Kılıç, başka şeylere de değindi elbette ki…

"Son dönemde yargı, paralel devlet ve çete diye nitelendirilen çok vahim ağır bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Herkes bu iddialarla ilgili bilgi belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır." 

Bu sözler onun. Yani, ‘’kimse karnından konuşmasın, her şeyi belgeye dayandırıp ispat etsin, yoksa sussun’’ demeye getirdi.

AYM Başkanı bu vurguları yaparken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gayet rahat bir ruh haliyle konuşmayı dinliyordu. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ruh halinin ise aynı rahatlıkta olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, sözlerin kendisinde yarattığı gerginlik yüzüne vuruyordu.

Kılıç konuşmasının devamındaki bazı satır başları da, siyasal iktidara ve muhalefete hukuk dersi verir nitelikteydi…

Kılıç, ‘’Hukukun üstünlüğü anlayışı ve demokratik değerlerle beslenen bir devletin yolu her zaman açıktır. İnsanlar onurlu bir hayat yaşayabilmek için hukuk güvenliğinin egemen olduğu bir devletin varlığına ihtiyaç duyar’’ derken, yüksek mahkemenin ortak vicdanının önemine de işaret etti. Ve, mahkemenin ortak vicdanını, mesleki tecrübeleri engin olan üyelerin oluşturduğunu söyledi.

AYM kararları, kimilerine göre saygı duyulmayacak kararlar olarak nitelenebilir. Ama, Kılıç’ın dediğine bakılırsa, AYM kararları dostluk ve düşmanlık alanlarına kapalı,  bireysel inançların da dışındadır. İnsanlık onurunun varlığını, temel hak ve özgürlükleri de evrenselleştirmiştir.

Bütün bunları tehditler karşısında savunmayı da en temel görev olarak kabul etmektedir.

En önemli vurgularından birini de, sorun üreten değil sorun çözen yargı anlayışına destek vermek cümlesine yerleştiren Kılıç, hukuk devletinin tam bir tarafsızlık içerisinde korucuyu olacağına inandığı vurgusunu yineledi.

Konuşmanın, bu kadarlık bölümü bile hukuk-iktidar ilişkisindeki çarpıklıklara işaret etmek açısından önemliydi. Kaldı ki, hukuk-iktidar ilişkisinde bir süredir yaşanan gerginlikler düşünülürse, bu vurgunun önemi bir kez daha artar.

 

(Sürecek)

 

 

Bu yazı toplam 188 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi