GURBET KUŞLARI
Edebiyatımızın büyük yazarı Orhan Kemal’in romanından uyarlanan ünlü yönetmen Halit Refiğ’in 1964 yılı yapımı ‘Gurbet Kuşları’ filmini bir kez daha büyük bir ilgi ve keyifle izledim.
Cüneyt Arkın, Tanju Gürsu, Filiz Akın, Pervin Par, Özden Çelik, Gülbin Eray, Muadelet Tibet gibi usta sanatçılar filmde rol alıyor.
Çok sevdiğim, defalarca izlediğim bir başyapıt.
Filmde daha iyi yaşam adına Kahramanmaraş’tan İstanbul’a göç eden bir ailenin dokunaklı bir şekilde biten öyküsü ile birlikte ülkemizde ki iç göç olgusu etkili şekilde anlatılıyor.
Filmin açılışında Haydarpaşa istasyonunda trenden inen Kahramanmaraşlı aile daha sonra vapur iskelesine ilerlerken ilk kez denizi, büyük kenti ve insan yığınlarını görüyorlar.
İşte bu sahnenin tıpkısının aynısını bende daha 5-6 yaşlarında görmüştüm.
1971 yılında Kars’tan kara tren ile 3 günlük bir yolculuk sonrası ancak taşı toprağı altın İstanbul’a varabilmiştik.
Erzurum yakınlarında yokuşta yolculuk yaptığımız kara tren öylece kalakalmıştı.
Yüzlerce kişinin vagonlardan inerek itmesiyle kara tren ilerleyebilmişti.
Tabi yolculuk boyunca kömürle çalışan lokomotifin havaya bıraktığı duman ve is kokusu kompartımana bir şekilde doluyor, solumakta güçlük çekiyorduk.
Nihayetinde tren Haydarpaşa’ya ulaşmış ve bizde ailecek İstanbul’a ayak basmıştık.
Tren garından iskeleye doğru çıkarken ilk kez denizi ve vapurları görünce hayli şaşırmış, uzun uzun bakakalmıştım.
Gerçi bizim köyümüzde bir göl vardı fakat denizin yanında çok küçük kalırdı.
İnsan kalabalığı, cadde ve yollarda ki otomobiller ise hayatımda ilk kez gördüğüm şeylerdi.
Sonuç olarak göç edip geldiğimiz uzaklardaki memleketimiz ile İstanbul kıyaslanması bile mümkün değildi.
İstanbul Tarlabaşı’nda kiraladığımız küçük daireye, sokağa, ortama kısaca medeniyete alışmamız her göç eden aile gibi bizim içinde biraz zaman almıştı.
Bir süre sonra bizde İstanbul’un karmaşası içinde kaybolup gittik.
Gurbet Kuşları filmini izlerken âdeta filmin içinde kendimi hissettim.