Ekonomi tıkırında mı ?
Ekonomide büyümenin ciddi şekilde yavaşladığı ve işsizliğin arttığı bir yılı geride bıraktık. Bu durum, yeni yılda ciddi bir kriz tehlikesinin kapıda olduğunun işaretedir.
Kahin değilim, ama tespitlerim var…
Ekonomi, uzun süredir baskı altında tutuluyor. Bu yetmiyormuş gibi, 2015 bir de seçim yılı. Haziran’da yapılacak seçim öncesi musluklar sonuna kadar açılacak ve cari açık dengesi iyiden iyiye bozulacak. Bu bozulmayı ve yaratacağı enflasyonun olgunlaştıracağı tahribatı ortadan kaldırmak için tek çare okkalı bir develüasyon yaşanması olacaktır.
Uzmanların 2015 yılı için yaptığı tahminler de, kötüye gidişin süreceği ve şok sonuçlar yaratabileceği yönünde.
2013’ün Mayıs ayında ABD Merkez Bankası FED’in varlık alım programını tamamlama sinyali vermesiyle birlikte mali piyasalarda başlayan çalkantı TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesine yol açtı. Böyle olunca da, Merkez Bankası politika faizini yüzde 4.5’ten yüzde 10’a yükseltti.
Bu karar, Erdoğan’ın ciddi tepkisine yol açtı. Cari açığı düşürmek için yılbaşında BDDK eliyle hayata geçirilen, tüketici borçlanmasını sınırlandırmaya ve tüketimi soğutmaya dönük uygulamalar iç talebi, özellikle de yatırımlar bileşenini bir hayli yavaşlattı.
Bununla birlikte Orta Vadeli Planla ortaya konulan ve hükümetin “yapısal dönüşüm” olarak adlandırdığı, uzunca bir süredir uluslararası sermaye kurumlarının Türkiye ekonomisinin zayıf karnı olarak gördüğü “tasarrufların düşük, tüketimin yüksek” görünümüne dair bir dizi adım atıldı.
Ancak bu adım çelişkilerle dolu olmakla birlikte sermaye tarafından “yetersiz” olarak görülüyordu. Bu nedenle de bazı ufak tefek gerginlikler yaşandı…
Seçimlerin geride kalmasıyla birlikte yabancı sermaye hareketleri kısmen toparlandı, hükümetin baskısının da katkısıyla Nisan-Temmuz döneminde Merkez Bankası politika faizini kademeli bir şekilde düşürerek 8,25’e kadar geriletti, ancak enflasyonun yükselen seyri nedeniyle faizler daha fazla aşağı çekilemedi.
Peki, sonuçta ne oldu dersiniz ?
Tabi ki büyüme yavaşladı…
IMF’nin geçtiğimiz aylarda yayınladığı ve diğer sermaye kuruluşlarının da öngördüğü üzere Türkiye’nin büyümesi önümüzdeki yıllarda da benzer hızla seyredecek. IMF Türkiye’nin düşük büyüme rejimine gireceğini, sermaye akışının, dış şoklar olması halinde, negatife dönmesiyle birlikte Türkiye ekonomisinin resesyona (durgunluğa) girebileceğini öngörüyor. IMF, Türkiye'nin 2014-2019 döneminde ortalama büyümesinin yüzde 3.4 olacağını tahmin ediyor
Ve, büyümedeki yavaşlama doğal olarak işsizlik oranının da artmasına neden oldu… İstihdamda bir kayıp yaşanmamakla birlikte istihdam artışı ciddi bir biçimde yavaşladı ve işgücüne katılım hızının gerisine düştü.
2013 sonunda mevsimsellikten arındırılmış resmi işsizlik oranı yüzde 9,2 iken son verinin yayınlandığı 2014 Eylül ayı itibariyle bu oran yüzde 10,7’ye yükselmiş durumda. Genç nüfusta (15-24 yaş) ise işsizlik oranı yüzde 19’un üzerine çıkarak kaygı verici bir boyuta ulaştı.
Büyüme yavaşladı, işsizlik arttı ve enflasyonda hedefler tutmadı. Daha ne olsun ki ?
Merkez Bankası gelecek yıl enflasyon hedefini yüzde 5 olarak açıklarken, uzmanlar enflasyonun yüzde 5’e indirilemeyeceği kanısında.
Bakacağız, göreceğiz. Ama, her türlü değerlendirmeye rağmen, her şeye hazırlıklı olmak lazım…