Eğitimde, ‘Dinsel dogma’ dayatması
Eğitim alanında, iktidarın ideolojik tercihlerini sendikal zeminlerde de dillendirmesi için kurulduğu bilinen yandaş sendika Eğitim Bir-Sen’in ‘okul öncesi eğitimde kızlar ve erkekler ayrılsın’ önerisi komisyondan geçti.
Yani, daha okul öncesi eğitim sıralarında, cinsiyet ayrımına dayalı eğitim yöntemi belirlenecek, kadının ilerleyen yaşlarda kendisini ikinci sınıf yurttaş olarak hissetmesinin psikolojik altyapısı oluşturulmuş olacak.
Bu neye hizmet edecek ?
Biat kültürünün önce kadına dayatılarak kabul ettirilmesine, giderek de, kadınların yetiştireceği çocuklara aşılamasına. Böylece, birkaç kuşak sonranın erkek ya da kız çocukları, biat etme dışında bir kültürü tanıma olanağını bulamayacağı için, padişahlık sisteminin de altyapısı sağlamlaştırılmış olacak.
Özgürlük denilince, ‘’o da ne ki’’diyen kuşaklar yetiştirmek için yarışılacak…
İyi de, 19. Milli Eğitim Şurası’ndaki bu gelişme, ülkeye yeni bir çalkantı yaşatmaya başladı bile. Aileler ve bazı eğitim emekçilerinin örgütlü olduğu sendikalar düzenleme önerisine sert tepkiler koydu.
Eğitim-Sen, "Sanatsal, estetik yönden sığ ve dinsel doğmalara yaslanan bir eğitim ve müfredat ile karşı karşıya olmamız kabul edilemez" dedi.
Denebilir ki;
1980 askeri darbesinin ardından müfredatın neoliberal kapitalizmin taleplerine göre hazırlandı, onu mu savunuyorsunuz…………..’’
Elbette ki hayır, müfredat ve ders kitapları özgürleşmenin değil, sömürü ve yabancılaşmanın aracı olarak şekillendirilmek ve kullanılmak isteniyor.
İşte, bu duruma kökünden karşı çıkıyorum.
Herkesin bildiği üzere, AKP'nin iktidar olması ile birlikte eğitimde radikal değişiklikler yaşandı. Öğrencilere ticari bir gözle bakılmasını sağlayan düzenlemeler yapıldı. Kimilerine göre, öğrenciler artık sadece müşteri gözüyle görülebilirdi.
Bu değişikliklerin temel nedeni ise, eğitimi muhafazakarlaştırıp bilimden uzaklaştırmaktır.
Peki, bu süreçte toplumun tartıştığı başlıklar neler olmuştur dersiniz ?
Doğal çevreye saygı olmuştur. Bu eğitimin, müfredat içinde ‘’yerlere çöp atmama, cadde ve sokakları temiz tutma’’ gibi çoğu zaman şekilsel biçimlerde verilmesi yeğlenmiştir. Oysa, bu sırada orman arazileri yok edilmiş, İstanbul Boğazı'na 3. köprü projesi doğal çevreye müthiş zarar vermiş, genetiği değiştirilmiş gıdaların insan ve toplum sağlığını olumsuz etkilemiş, V.S.
İşte bütün bu gelişmeler ders ve müfredat dışı kalmıştır. Yani, eğitim ve öğretim yaşamı düzenleyen birikim olmaktan çıkartılıp, sömürünün, talanın meşrulaştırılmasına hizmet eden bir donanım haline dönüştürülmüştür.
Şimdilerdeki ‘dinsel dogma’ dayatması da, laik ve bilimsel eğitimin tabutuna son çivilerin çakılma çabasıdır.
Bu dayatma, eğitimi, sömürü düzeninin devamında önemli bir aracı olarak meşrulaştırmaya yöneliktir.
Ortaçağ zihniyetini yaygınlaştıracak biçimde düzenlenmeye çalışılan yeni eğitim müfredatından çıkacak öğrencilerin, bilimsel çalışmalarını bir ileri noktaya taşıması olasılığı kalmamaktadır.
Nasıl parası olan askerlik yapmayacaksa, bundan böyle sadece parası olan iyi bir eğitim (laik ve bilimsel) alabileceği okullarda (muhtemelen de yurt dışında) okuma yolunu arayacak.