Dostumdan !

Dostumdan !

 
Bugün için Suruç katliamı hakkında bir şeyler yazmayı düşünürken, dostum ve yoldaşım Yasemin Ece Yıldırım'ın gönderisi önüme düştü.
Öylesine içten, yürek sızlatıcı, realist ve hesap soran tarzı vardı ki, bugün, onu bu köşenin EŞYAZAR kimliği olarak sizlere tanıtmak istedim.
İşte o, başlık koyamadığım yazı...
*******

Suruç katliamı, gerçek hainleri yine yeni yeniden ortaya çıkartmıştır. IŞİD'e silah taşıyan MİT'ti. O silahların bir gün Türkiye'ye dönmeyeceği ne malum diye sorduk. Ortaya çıkaranlar da suçlu, vatan haini ve ajan ilan edildiler. Bunu tartışanlar da şerefsiz ve onursuz ilan edildiler. Ne müslümanlığımız kaldı ne de hainliğimiz. Şimdi kim Müslüman kim hain?

Hükümet, devletin her alanında kadrolaşmışsa, kusura bakmayın, hükümet devlettir. Bunun sorumlusu kim ne derse desin, devlettir. Askerinden tutun, polisine, polisinden tutun MİT'ine kadar...

İşlerin bu raddeye kadar gelmesinde hükümetin her dediğini yapan her memurun suçu vardır.

 Hükümet ve devlet ayrı şeylerse de, farkı kalmış mıdır artık?

Eskiden devletin bir kurumu, hukuku çiğnediğinde hükümete hukuku hatırlatabiliyordu. Son 12-13 yılda, hukukun hükümeti sınırlayabildiği bir konu söyleyin.

Hukuk, yürütmeyi sınırlayamıyorsa (ki sınırlayamadığı aşikar), hükümetin devlet olmadığını iddia edebilecek kişi var mıdır ?

1960 darbesi, Meclis'teki azınlık görüşlerin temsil şartını ortadan kaldırmak ve hükümet olma şansını ellerinden almak için yapıldı.

Şimdi soruyorum;

Şu geçici hükümetin almış olduğu yüksek sorumluluk, seçimden çıkan halkın iradesine darbe değil midir ?

Cumhurbaşkanı'nın halkın iradesini boykot edercesine hükümet kurma sürecini geciktirmesi, halkın iradesine darbe değil midir ?

Geçici olan ve sorumsuz olan bu hükümet, devletin güvenliğinden sorumlu nasıl tutulacaktır ?

Gerçek bir hükümetin kurulamaması, hükümetin kurulmasının geciktirilmesi her kimin suçuysa, ülkenin güvenliğinin sağlanamamasının hesabını o kişi vermelidir. Çünkü, ülkenin güvenliğinin sağlanması -ordunun savaşa hazırlanması- hükümetin, yani Bakanlar Kurulu'nun görevidir.

Eğer, bu Bakanlar Kurulu'nun hiçbir sorumluluğu yoksa milletin güvenliğinin sağlanamamasının hesabını kim verecek ?

*******

Daha fazla ne yazılabilir bilemiyorum, ama sorular çok net.

Yanıtı kimden gelir, gelecek yanıtın içeriği dolu mu olur, yanıt gelse mi ihyi olur gelmese mi ?

Bunlara da muhatapları karar verecek...

Ama, ortada bir gerçek var ki, bu ülkenin devrimci, ilerici, sosyalist 30'un üzerindeki insanı katledildi. Bu katliam ilk değil, son da olmayacaktır. Ama, unutulmasın ki, hesabı mutlaka sorulacaktır.

Bu hesap sorma, kuru kuruya laf söylemekle mümkün değildir. Bu ülkenin onurlu devrimcileri, sosyalistleri, ezilen halkların mücadelesini başarıya ulaştıracak, egemen burjuva sınıfı ideolojisini topraklarımızdan silip atarcasına emekçilerin iktidarını kuracak ve işte o gün hesaplaşma en derinine kadar başlayacak.

Türkiye halklarının bir kez daha başı sağolsun, acımız gerçekten büyük. Toprağa verilen genç beyinler ve onların direngen bedenleri Kobane'deki direnişin simgelerinden biri olmuştur şimdiden.

Ve, teşekkürler Yasemin Ece Yıldırım dostum, yoldaşım. Bir kez daha bu üslupla yüreğimize saplanan hançerin yarattığı acının ne büyük olduğunu gösterdiğin için...

Bu yazı toplam 186 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi