Direnmek !..

Direnmek !..

 

 

O büyük işçi ayaklanmasının, 15-16 Haziran’ın ilk gününde yazılan bir yazıda ‘direnmek’ kelimesinin başlıkta yer bulması elbette anlamlı.

Ama, bunu asıl anlamlı kılan, o büyük ayaklanmanın kazanımlarını korumak için bugün yeniden üretimden gelen gücünü kullanma ölçekli kararlılık gösteren metal ve otomotiv işçilerinin duruşudur.

Çünkü, direnme sözcüğünün en fazla duyulabildiği illerden birinde yaşıyorum. Direnmek, işçi kökenli olan bu kentin doğasında var ve her dönem farklı koşullar dolayısıyla yaşanıyor. Tıpkı, metal ve otomotiv sektöründe kısa günler öncesinde yaşandığı gibi.

Yaşandı, ama sonuçları itibarıyla sürecin hala bitmediği ortada…

Siz de çok iyi bilirsiniz ki, iş barışı insan yaşamında önemli yer tutar. Çalışan, evine ekmek götürürken huzurlu olmak ve insanca yaşayacak miktarda kazanmak ister. Bunun için de, işini gerektiği gibi yapıp üretime maksimum katkı sağlamaya çalışır.

Karşılığında sorumluluklarını yerine getirmesi gereken işveren olmalı ama değil mi ?

Hayır, bizim ülkemizde, İşveren için her ne olursa olsun öncelik kar hedefini maksimize etmektir.

İş güvenliğini, işçi sağlığını oluşturmak, örgütlenme hakkına engel olmamak, bunlar iş barışı için olmazsa olmazlardır, ama işverenler işçin bunlar laftan ibarettir. İşte, bu anlayış yüzünden iş barışı sıklıkla bozuluyor.

Bu günlerde, FORD OTOSAN Gölcük ve Yeniköy fabrikalarında da benzer bir durum yaşanıyor ve gerginlik sürecek gibi.

Otomotiv devi FORD OTOSAN’da, Bursa’daki RENAULT ve TOFAŞ fabrikalarında Türk Metal Sendikası’ndan istifa kararıyla ayaklanan işçilerin yarattığı domino etkisiyle eylem yapan işçiler, hak talebinde bulunmuş ve iki haftalık direniş yapmıştı.

Direnişin sonlandırıldığı anlarda, kamuoyuna yapılan açıklamada uzlaşmanın sağlandığı ve bu eylemler dolayısıyla işçi çıkarımı olmayacağı sözü özellikle duyurulmuştu.

Peki ne oldu ?

Tam tersi yaşanmaya başlandı…

Eylemin sürükleyicisi gibi görünen işçilere öncelikle çıkış verildi. Yetmedi, çıkış verilenlerin sayısı ilk etapta 30’a yükseltildi. Şimdilerde ise 80’e yakın işçi de idari izne çıkarıldı. Bunun anlamı, bir daha fabrikaya dönemeyecekleridir.

Genel Müdür Haydar Yenigün, sözünün arkasında duramadı.

İşveren sözünü tutmazsa, işçinin tek silahı kalır, o da üretimden gelen gücünü kullanmadır.

İşçinin, “Bir arkadaş daha işten atılırsa fabrikada şalter inecek” demesi, kaba biçimiyle ‘’işverene tehdit’’ olarak algılanamaz.

Sendikal ve diğer haklar için anayasal hakkını kullanma kararlılığında olan işçiler, buna üretimden gelen güçlerini de ekleyince çaresiz kalan işverenler, aba altından sopa gösterme yarışına girer. Gerçek olmayan açıklamalarla kamuoyunu yanıltmaya çalışırlar.

Yaşananları özetleyen Birleşik Metal-İş Kocaeli Şubesi Başkanı Hami Baltacı’nın MESS ve Türk Metal Sendikası için kullandığı sözcükleri çok beğendiğim için buraya taşıyorum;

 “Kendi yarattıkları cehennem ateşinin sıcaklığıyla kavrulurken, işledikleri günahların farkında değilmiş gibi davranmaya devam etmemeliler. Bu yangına odun atmaya devam edip işçilerin iradelerini hiçe sayarlarsa, bundan böyle kendileri kül olup gidecektir.’’

FORD’ta şalter inmeden bu uyarıları dikkate almaya değmez mi ?

 

 

Bu yazı toplam 164 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi