Direniş bir haktır
Yaşadığımız ortamı, doğayı korumak öncelikli görevlerimiz arasındadır. Ama, konuya duyarlı yaklaşamayan ve aşırı kar hırsının pençesine girmiş olan zihniyetler, bu en doğal hakkımızı gaspetmek için her yolu deniyor, denemekten vazgeçmiyor.
Hukuka rağmen…
Anadolu Grubu da, Sinop’un Gerze ilçesi Yaykıl Köyü’ne kurmak istediği termik santral konusunda böyle bir yol izledi, izliyor. Bu konuya karşı çıkan 2’si çocuk 16 yurttaş hakkında dava açmak da, Anadolu Grubu’nun gözünün ne kadar karardığının işaretidir.
İstenen şey, karşı çıkışların hukuksuzluğunun tesciliydi. Ama, yerel mahkeme bu talebi reddedip, beraat kararı verdi. Üstelik, gerekçeli kararında da hukuk dersi veren ifadeler bulunuyor. İddianameyi ‘’delil sunmamakla’’ eleştiren Gerze İdare Mahkemesi hâkimi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamalarını ise kökten reddedip, direnişin “demokratik hak” olduğunu belirtti.
Hakim, bu kararı verirken, olayları değerlendirmişti…
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet iddiasını sert şekilde reddeden hâkim, şu görüşe yer verdi: “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten sanıkların cezalandırılmaları için sanıklara kollukça usulüne uygun olarak, herkesin duyabileceği şekilde ihtar yapılması gerekeceği ancak bu ihtarın yapılmadığı, sanıkların termik santrala karşı oldukları, kendiliklerinden toplandıkları ve demokratik tepkilerini kullandıkları anlaşılmakla, bu suçun unsurlarının oluşmadığı…………………..”
Hâkime göre, iddianamede sanıkların eylemleri anlatılmamıştı. İddianame, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkı maddesine uymamıştı.
Yaykıl Köyü’nde yaşayanlar tepki hakkını kullanıp yaşadığı çevreyi yaşanmaz hale getirecek projeyi hukuk zemininde mahkum ettirdi. Bu konuda daha ileri bir sonuç alınabilir mi, bilemiyorum. Ama, mücadele perspektifinin anlamlı olması açısından önemli bir sonuç çıkmış oldu.
Eylemcilere bu doğal haklarını kullanırken müdahale eden ve köyde adeta OHAL uygulatan jandarma, bu karar sonrası acaba nereye düşmüştür. Birileri, yani jandarmayı halkın üzerine salan etkili ve yetkili kişiler bu sorumlulukları dolayısıyla cezalandırılacak mıdır ?
Bu nedenle de, direniş hakkına sahip olan yurttaşlar, aslında yasadışı bir iş yapmamış tam tersine anayasadan doğan hakkını aktif biçimde kullanmıştır. Bundan rahatsız olan sermaye bu tür tepkilerde, siyasal iktidar ve güç odakları da hükümete karşı olan eylemliliklerde aynı yolu izleyip, ülkenin neredeyse yarısını mahkemelere taşıma eğilimini sürdürüyor.
Bir diğer önemli mücadele başlığı da, Ordu’nun Fatsa ilçesindeki yurttaşların direniş hakkını kullanmasıydı. Halk, 196 hektarlık bir alanda altın madenciliği yapmak için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu kararı aldırarak inşaat çalışmalarına başlayan şirketin karşısında durmuş, güvenlik güçleri orada da sermayenin taleplerini korumaya özen göstermişti. Ama, yargı, yine altın arama sahasını genişletme planına hayır dedi.
Yani, anlayacağınız, yargı bu konuda siyasetten çok ötede duyarlılık gösteriyor…
Gelelim, son dönemdeki siyasi iklimin yarattığı hukuksuzluğa…
AKP hükümetine muhalefet eden hemen tüm güçler, yargının da işaret ettiği gibi DİRENME HAKKI’nı kullanıyor ama hukuksuzluk zeminindeki soruşturmalarla itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Bu hakkı kullananlar için ‘’cumhurbaşkanına hakaret’’ ve ‘’kamu görevlilerine hakaret’’ suçlamasıyla açılan davaların sayısı, bu durumun somut örneğidir.
Yargının da ifade ettiği gibi ‘DİRENİŞ BİR HAK’tır. Ülkenin kaynaklarını sömürüp talan edenlere, insanımıza zulmedenlere karşı bu hak sonuna kadar kullanılacaktır.