‘Dediğim dedik’ uygulamaları
Kamulaştırma yapıyorlar, parselasyon ayarlaması yapıyorlar, işletmelere ceza kesiyorlar. Kısacası, ‘ALİ KIRAN BAŞ KESEN’ gibi davranıyorlar…
Bu işlerin tamamına, Büyükşehir Belediyesi Encümeni’nde karar veriliyor. Encümen kararıyla mülkiyeti Büyükşehir Belediyesine ait iş yerleri için kiralama ihalesi yapılıyor. Devamında işletmelere idari para cezası kesiliyor (Son olarak 42 işletme) ve parsel parsel kamulaştırma kararı alınıyor.
Nedir bu kanun, neyi içeriyor ?
2012 yılında kabul edilen 1608 Sayılı Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil Kanunu’nun yeni metni şöyle:
MADDE 1- Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32. maddesi hükmüne göre idarî para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye bir süre de verilebilir.
Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre zarfında yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından yapılmaması hâlinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek üzere belediye tarafından yerine getirilir.
Bu madde hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde uygulanır.
MADDE 2- Belediyelerin karar organları veya ilgili komisyonlar tarafından mevzuata uygun olarak belirlenen yolcu nakil araçlarına ilişkin ücret tarifelerine uymayan kişi, belediye encümeni tarafından 250 TL’den 5 bin TL’ye kadar idarî para cezasıyla cezalandırılır.
İşte, ‘’Büyükşehir Belediye Encümeni ne iş yapıyor’’ diye meraklananlara verilen yanıt karmaşık kanun maddesi içinden sağlanan çıkarsamalarla gizleniyor. Yani, yetkiyi eline alan ‘’dediğim dedik’’ anlayışıyla, kimsenin anlam veremediği idari para cezalarına hükmediyor.
Hem de, itiraz edebileceğiniz bir organ bulamayacağınız biçime dönüştürerek.
Şimdi söyleyin bakalım, ne yaptıkları çok açık ve ortada değil mi ?
Birileri dediğim dedik türünden davranışlar sergilerken, başka birileri de ‘’çaldığım düdük’’ dercesine uyarmayı sürdürüyor.
Uyarılan, bu kez sermaye, uyaran ise direnme yeteneğini yitirmeme mücadelesi veren işçiler.
Ne yaptıkları her sözleşme döneminde bilinen ama sonralarında sessizliğe gömüldükleri için pek anlaşılamayan işçiler. Çoğu, önlerine gelen tabloya biat ederek yaşamını sürdürüyor.
Az bir kısmı, ‘’bu kadar da olmaz ki’’ serzenişini sürdürüyor.
Başka bir kısmı da, yeni haklar elde etmeyi adeta unuttukları sözleşme dönemlerinde, sözde direnişlerle mevcut haklarını korumaya çalışıyor.
Sınırlı ve üretimi asla etkilemeyen eylemliliklerle, sözde direniş odağı haline gelip hak arayışını sürdürüyorlar.
Mesela, grup sözleşmelerinde, her dönem sermaye yandaşı sendikalar eliyle metal işçisini köşeye sıkıştıran patron örgütü MESS’in üyeleri, dayattıkları sözleşme taslağına tepki gösteren başka sendikaların üyesi işçilerin ‘servis araçlarına binmeme’ ya da ‘’işe geç başlama’ türü sözde eylemliliklerine göz yumup, üretimden gelen gücün kullanmasının önünü tıkıyor.
Zaten, işçilerin de bu gücü kullanmaya pek niyeti olmadığı görülüyor.
Hal böyleyken, işçiler ve üye oldukları sendikalar ne yapıyor dersiniz ?
Baktığınızda, ‘bunlar da direniyor’ dedirtecek görselliklere imza atıyorlar.
Hepsi bu…