Bu, yetmez !..
Gazetelerde okudum ki, 19 Aralık 2000'deki 'Hayata Dönüş' operasyonunun ardından yanmış yüzüyle, battaniyeye sarılı şekilde ambulanstan inerken görüntülenen ve bu esnadaki "Bizi yaktılar" haykırışıyla simge haline gelen Hacer Arıkan, 15 yıllık hukuk savaşını kazanmış.
Peki, kazanç denilen şey ne ?
Toplam 120 bin TL’nin, 19 Aralık 2001’den itibaren faiziyle Adalet ve İçişleri bakanlıkları tarafından Arıkan’a ödenmesi kararı…
İyi de, F Tipi cezaevlerine karşı ölüm orucu ve açlık grevi eylemlerinin sürdüğü cezaevlerine karşı düzenlenen 'Hayata Dönüş' operasyonu sırasında, 12 kişinin katledilmişti. Onların hesabını kim verecek ?
Onların aileleri nasıl bir hukuk savaşı kazanacaklar ?
Ya da, hukukun girdaplarında ortaya çıkan tazminat benzeri sonuçlar onlar için kazanım olabilecek mi ?
Elbette kocaman bir HAYIRRRRRRR…
Bu karar yetmez, kararı oluşturan gerekçelerden yola çıkarak, yaşananların sorumlusu olan ya da olanlar yargı önüne çıkartılıp gereken cezalara çarptırılmalıdır.
Bu sözünü ettiğim sonucu yaratacak olan da sermayenin hukuk anlayışı değil, halkın adaletidir.
Evet, bu yetmez,
Tutuklu ve hükümlülerinin F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Ekim 2000 tarihinde 20 cezaevinde başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine karşı 19 Aralık 2000’de yapılan operasyon sonucu 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişi öldü. Yüzlerce kişi yaralandı.
Operasyona katılan güvenlik görevlisi sayısı binlerle ifade ediliyordu. Peki yargılanan asıl sorumlu var mı ?
Yoookkkkkk…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010 yılında başlattığı 2. soruşturma da, olaydan 15 yıl sonra tamamlandı.
Savcılık, operasyonda görev alan 157 jandarma görevlisi hakkında, kendilerine verilen görevin yapılması sırasında görev sınırlarını aşarak aşırı güç kullandıkları gerekçesiyle “olası kasıtla insan öldürmek ve kasten öldürmeye teşebbüs” suçlarından 501 yıldan 735 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
Hepsi bu…
İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde, 17 Şubat 2006’da sonuçlanan davanın kararında, cezaevlerinde tutukluların can güvenliğinin sağlanmasının idarenin görevi olduğu kaydedilip “Bu operasyonun yapılmasını zorunlu kılan şartların oluşmasında idarenin kusuru olduğu açıktır. Cezaevinin denetim, gözetim ve yönetiminden sorumlu olan idarelerin bu görevlerini yerine getirirken, başta gerekli özeni göstermediği, geçmişteki tutumları yüzünden cezaevine operasyon yapılmasını gerekli kılan noktaya gelindiği anlaşılmıştır” tespitine yer verilmişti.
İşte o tespit hala orta yerde duruyor. Gereğini yapması gerekenler hala seyirci.
Halk dilindeki bir deyim, ‘’Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete’’ der. İşte tam bunu çağrıştıran bir hukuk komedisi.
Evet, Arıkan belki davayı kazandı. Bu anlamda 15 yıllık beklenti sona erdi ama neye yarar ki ?