Acıların Sanayi Kuruluşu: Ayhan Metal
… Tezmaksan Akademi tarafından çıkarılan ve Yalçın Paslı’nın kaleme aldığı kitabın başlığı: Kadın Sanayici Olmaz mı Dediniz?...
…Tezmaksan’ın yönetim koltuğunda oturan Aydoğan ailesi, geçtiğimiz günlerde kitapta hikayeleri anlatılan kadın sanayicileri bir araya getirdi…
● İşte onların ilham veren hikayeleri…
Yeni nesil barbekü ihraç ediyoruz
AYNUR AYHAN-AYHAN METAL PRES DÖKÜM SANAYİ
Fatsalı bir baba, Selanik göçmeni bir annenin çocuğu olarak İstanbul’da doğdum. Sanayinin tozunu, küçük yaşlarda babamın makine imalathanesinde yuttum. Sonra makine mühendisi oldum. 30 yıldır sanayinin içindeyim. Babamın ölümünden sonra döküm sektöründe iki kız kardeş faaliyet gösteriyoruz. Alüminyum basınçlı döküm işindeyiz. Yeni nesil barbeküler yapıyor, tüm dünyaya ihraç ediyoruz.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/kadin-sanayici-olmaz-mi-dediniz/459202
**
Memleketin siyasi, sosyal, ekonomik, kültür sanat… haritası üzerinden yetişenleri sorgulayıp da örneğin Ordu’nun Fatsa İlçesi’ne şöyle bir göz attığımızda..
Örneğin Kadir İnanır, Fatsalı…
Efsane Belediye Başkanı, Devrimci – Yol geleneğinden gelen, 12 Eylül askeri darbesi sonrası belediye başkanlığı görevinden alındıktan sonra işkence gördüğü cezaevinde hayatını kaybeden Terzi Fikri, Fatsalı ve Fatsa’da belediye başkanlığı yaptı..
Ayhan Metal Döküm Sanayi’nin kurucusu.. Allah rahmet eylesin ama Google’dan o kadar zorlama yaptım ismini bulamadım.. Merhum ……. Ayhan, Fatsalı.
Vefatından sonra çok sayıda ulusal gazete, yayın organında demeçleri olan kızı Aynur Ayhan firmanın kuruluş hikayesine dair söylemlerinde babasını yad etmiş ama isim yer almıyor, ondan sebep.
Firmanın sitesinde yer alıyor olabilir ama site İngilizce!
Firma bir de yanlışlıkla ilimiz, bölgemiz yerel basınına da haber olup imaj kaybına uğramış. Şöyle ki İbrahim Karaosmanoğlu, KBB Başkanlığı döneminde firmayı ziyaret edince malum KBB Basın tüm yerel basına servis etmiş.
Firmanın İstanbul, Bayrampaşa’da 10-12 kişiyle başlayan üretim macerası önce Dudullu’daki İMES Sanayi Sitesi’nde sürmüş. Firma anlaşılan o ki ya Dilovası’nda İMES OSB kurulmadan önce veya yerini çok beğenmediğinden, GEPOSB’da konuşlanmayı tercih etmiş.
Yani özetle..
İstanbul ile Kocaeli arasında sıkışıp kalan ve kimliksizleşen ilçemiz ve bölgemiz Gebze’de üretim yapıp…
İstanbul daha güzel olsun diye İstanbul’dan sürülürken “Çerkezköy/Çorlu” veya “Gebze” seçeneklerinde eksik olmasınlar tercihini bizim taraftan yana kullanan..
Gebze’den alabildiğine kopuk, ilgisiz, alakasız… 100’lerce sanayi kuruluşundan biri işte.
Yani ne denebilir başka..
Bir de çalışanları çok enteresan..
“Aradılar” diye “Ararsınız.”
Telefona bakanı arayanı, aranana bildirmez.
Arar, bir de atarlanırlar: “Aradık, aramadınız!”
Memleketin yaygın hastalığı…
Herkes, her mesleğin erbabı.
Dün İnsan Kaynakları Müdürü Serap Köksal ile telefonla görüşüyorum. Dayanamadım, patladım…
- Gazeteci misiniz?
- Hayır. İnsan kaynakları müdürüyüm.
Konu dağılmasıydı şunu diyecektim, diyemedim.
- Ben insan kaynakları müdürü değilim ve size insan kaynakları müdürlüğüne dair ahkâm kesmiyorum.
Ayhan Metal’deki iş kazası, bizim mesleğin bilinen habercilik biçimlerindendir.
Güvenilir haber kaynağı ihbarıdır.
İhbar kaynağımız bizi yanıltmadı. Haber doğru.
Firmanın ihtarnamesinde sözünü ettiği vaka doğruysa, ayrıntıda yanlış bilgilendirmede bulunduk, ötesi yok: Kazan patlamamış…
Bu gibi durumlarda az biraz kibarlık bilenler, “Düzeltme” talep eder. Adabıyla istenen her tür düzeltmeyi bugüne kadar üstelik, “Düzeltir, ilgilisinden ve kamuoyundan özür dileriz” diye yayınlardık, yayınladık ve ispatlarız da…
Çünkü burası Ayhan Metal değil.
Özür dileyince, “İmajımız bozuldu” türü triplerimiz, kliplerimiz..
“Acıların Çocuğu”, “Acıların Kadını” üzerinden “Acıların Gazetecisi” kliplerimiz de yok bizim.
Yerin dibine batası imajlarımız, karizmalarımız, ukalıklarımız olmadı, olmayacak, olmaz da..
Ayhan Metal mi..
Serap Hanım’ı biraz daha dinlesek ortaya neredeyse, “Acıların Sanayicisi” vakası açığa çıkacaktı.
Şayet firma altına imza attığı söze sahip çıkacaksa, bakın ola ki dedikleri doğruysa bir detay hatasından, nelere nelere sebep olmuşuz.
Bizi gidi bizi…
**
“Gazeteci” Serap Köksal ile telefon görüşmemizde ilk önce haberin tamamı, yüzde 100’ü “yalandı.”
Sonra arada ihbarın kimden geldiğini öğrenmeye çalıştılar. Ama mesleğimizin temel, ulusal , evrensel ve Anayasal haklarından biri olan hakkımızı elbette kullandık. Öğrenemediler, öğrenemeyecekler.. Güvenilir kaynağımızı, satmadık.
“Notere bile gerek yok. Nakit, vakit kaybı. Açıklama yollayın. Yayınlayalım” dedik..
“Açıklamayı yayınlayınca diğer haberi yayından kaldıracak mısınız?” dendiği anda da orada iş kazasının yaşandığı iyiden iyiye açığı çıktı.
Serap Hanım arada, “Yüzde 100 yalan haber”den ötürü firmanın manevi ve maddi zarara uğradığını iddia etti.
Maneviyi anlarım. Doğrudur. Bu gibi durumlarda kurumların, firmaların maneven yıpranması yüksek olasılıklı vakadır.
Ancak dünyaya yeni nesil barbekü satan firmaya maddi zararı nasıl verdik, oraya pek aklım ermedi.
Kibarca yanıtladık tabi: “Bizce işçilerin, insanın hayatı ve can güvenliği, imajınız ve paranızdan önemli.”
Sizce, “Ne gam” olabilir ki, galiba öyle…
Bir de neyse ki vergi dairesi ve numarası almak için aradıklarında gazetede yoktum veya hele ki Ahmet Zeki Ayar yoktu.
Bana, “Agresifsin” diyenler, Ahmet Zeki Ayar’ı sinirliyken veya sinirlenince, hiç görmemişler. Yanında süt dökmüş kedi misali oluyorum.
Harbi yaa..
Vergi dairesi ve numaramız niye istendi..
Biz size barbekü siparişi vermedik ki…
Velhasıl kelam..
Kadından sanayici olur mu, olur.
Ama temeli 12 Eylül 1980’de atılan.. 2002’de hayli kalıcılışan… 2010’dan itibaren giderek sertleşen biçimde neoliberalizm ve vahşi kapitalizmin hakim olduğu ülkemizde..
Kadın sanayiciden de vahşi kapitalist olur mu yahu demeyin..
Ortama iyi uyum sağlıyorlar.
Sadece Gebze’den değil, memleketten de o kadar kopuklar ki..
“Kazan patlamamış” diye gazetemiz kurumsalında ülkemiz basınından..
Şayet ola ki yüzde 1 ihtimal dahi doğru söyleme ihtimalleri varsa..
Detaydan ötürü yargıya gitmeye hazırlanıyorlar.
Üstüne üstlük “24 saat içinde kaldırmazsanız…” diye örtülü tehdit savurarak tehditlerinde Yüce Türk Adaleti’ni aba altından sopayla tehdit unsuru olarak kullanıyorlar.
Daha fazla kibar olamayacağım.
Kahve, sokak ağzıyla bağlayacağım..
O haberi oradan kaldıranın da…
“Mahkemeye başvuracağım” deyip mahkemeye başvurmayanın da…