YÜREĞİM YANGIN YERİ...!
17 Ağustos depreminin üzerinden tam 16 yıl geçti.
1999 yılında dünyaya gelen bebekler şimdi 16 yaşında.
Bazı insanlar için halen daha 17 Ağustos depreminin yakıcı ve güncelliği devam ediyor.
Gecenin 03:00’ünde ortalık alev topuna dönüşmüştü.
Sarsıntı geçtiğinde ben yaşıyor muyum diye derin bir oh çektiğimi hatırlıyorum.
El yordamı ile evin içerisinden çıkınca yeniden dünyaya gelmiş gibi mutluydum.
İlk işim Gebze’de bulunan aile çevremi, yakın dostlarımın sağlıklı ve hayatta olup olmadıklarını öğrenmek oldu.
Saat 04:00’e geliyordu.
O dönem ki Kaymakam Tahsin Cumhur Ersoy ile bugün ki merkez karakolu olarak kullanılan yerde karşılaştık.
Ayak üstü biraz sohbet ettik.
Herkes el yordamıyla birşeyler yapmak istiyordu.
Elektrikler kesik, telefonlar çalışmıyor.
Gebze şehir merkezinde her hangi bir hasar olmadığını bir süre sonra öğrenmiş olduk.
Bir süre sonra Darıca Eriş sitesinin yıkıldığını öğrendim.
Oraya ulaştığımda insanlar tüm gücüyle enkazın altından insan kurtarmaya çalışıyordu.
O dönem TRT muhabiri olduğum için bugün ki dört ilçenin durumuyla ilgili haber geçmeye çalışıyordum.
Sabahın aydınlığı kendini gösterdi.
Tüm gerçekleri zaman ilerledikçe öğrendik.
Yalova’da yeğenim Sinan öğretmen iki kızını ve eşini kaybetmişti.
Bu durumu öğlen sonrası öğrendik.
Yalova’ya gittiğimde soğuk hava tesislerinin önünde ölenlerin listesi asılıydı.
Bir süre sonra Sevgili Alaettin Kurt’un ölüm haberini aldım.
Gölcük’te çok sayıda yakın akrabam yaşamını kaybetmişti.
Cenazeleri defnedecek tabut yoktu.
Mezar yerleri kepçeyle açılıyordu.
Hava sıcak insanlar yorgun, acılı ve telaş içerisinde.
Hiç kimse evine giremiyor, zorunlu ihtiyaç maddelerini bile temin edemiyordu.
Aradan geçen onca zamana rağmen bazı insanların acısı halen daha tazeliğini koruyor.
Gelelim depremden çıkarttığımız sonuca, herşeyi unuttuğumuz gibi depremi de çok erken unuttuk.
Hayatın içinde sıradan sözcükler vardır.
Sokakta, kahvede söylenen bu sözcüklerdir.
Sıradan bir insanın sözleri bir bakarsınız şiire dönüşür.
Duygusallığın kuyusu insanın sıcakta üşümesine benzer.
Herşeyi çok erken unutuyoruz, değerlerimizi de çok çabuk tüketiyoruz.
Yaşadıklarımızı bir sorgulayabilsek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.