YÖNETİCİLER SADECE TOPUN PEŞİNDE KOŞMAMALI
Camialar değerleriyle, misyonlarıyla büyüktür. Taraftarıyla güçlüdür.
Toplumla bütünleşen, topluma kimi zaman yön verebilen, gerçek değerlerine sahip çıkan ve önemseyen kulüpler halkın kulübü kimliğini kazanır. Büyük oluşların nedenlerinden biri de budur.
Futbolumuz, kulüplerimiz son 10-15 yılda yönetici, futbolcu, manejer üçgeninde gerçek kimliğinden, değerlerinden uzaklaştı.
Yarım ekmeğin dörte bölündüğü tribünler parçalandı. Çıkar ilişkileri dostlukları bitirdi.
Bir duruşu olan kulüpler siyasetin yön verdiği pekte futbolun içinden gelmeyen, sporun ve futbolun ruhunu bilmeyenler tarafından yönetildiği için sert düşüşler yaşandı. Kolay toparlanılmadı.
Herkes üzerine düşen payı alıp kenara çekildi.
Bugünün yönetim tarzı da birileri parayı versin biz yönetelim mantığındalar.
100 bin liralık futbolcuyu 80 bin TL'ye almak bir transfer başarısıdır. 100 binlik futbolcuyu 200 bine almak 'yöneticilik' değildir. İş bilmezliktir. Başka bir şeydir.
Sadece topun peşinde koşmakta yöneticilik değildir.
Yöneticilik, kimse yokken varolmaktır, kulübe kalıcı gelir için bastırmaktır. Tesis kazandırmak için mücadele etmektir. Üretmektir, kurumsal yapı için kafa yormaktır. Altyapıyla dertlenmektir. Toplumla barışık olmaktır. Kulübü siyaset üstü görmek, kimseyi siyasi görüşüne göre yargılamamaktır. Parçalanan küskün olan taraftarları bir araya getirmek kontrol altına alabilmek ve yönetebilmektir. Çünkü, kontrol altına alamadığın herşey bir gün sıkıntıya dönüşebilir.
Yolun sonunda sana göre büyük emek verdiği yapı tarafından bir hiç olarak görülebilir kenara koyulabilirsin. Kulüplerin güzel yanları olduğu gibi acımasız yanları da vardır. İz bırakan isimler olarak anılmak için İz bırakan özverili bir karakter ortaya koymak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.