YAŞASIN CUMHURİYET!
100 yıl önce kurulan Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Laik, Demokratik Cumhuriyet ile bugünkü arasında o kadar çok fark var ki.
Bir kere kodları, hedefi değiştirilmiş, raydan çıkarılmış.
Atatürk şimdi yeniden gelse kesinlikle, “Bu benim kurduğum Cumhuriyet değil”derdi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa edip can suyu verdiği Cumhuriyet’in yerinde yeller esiyor.
Eğitim birliği yok edilmiş, Cumhuriyet’e dair ne varsa ortadan kaldırılmış, ulusal bilinç sistematik şekilde tasfiye edilmiş.
70 yılık zaman diliminde içten içe öfke duyan, benimsemeyen sağ kadroların elindeki Cumhuriyet sürekli hırpalandı.
Üstelik bunu yapanlar iktidarları boyunca, “Cumhuriyeti koruduklarını” ileri sürdüler.
Fakat bunu söylerken Cumhuriyet ve devrimlere dair ne varsa zaman içinde planlı bir şekilde yok ettiler.
29 Ekim 1923’de ilan edilen Cumhuriyet halk egemenliğine dayalı ve anayasada değiştirilemez ilk üç maddesinde olduğu gibi laik, sosyal hukuk devleti kavramını benimsemişti.
Cumhuriyetin kalbi hiç kuşkusuz sürekli yenilenme, tam bağımsızlık ve medeni dünya ile entegrasyondu.
Yaşamın her alanında bireyin ve toplumun eğitim, refah seviyesinin yükseltilmesi, ekonomik anlamda ise kendi öz kaynaklarımızla dışa bağımlı olmadan refah içinde yaşamaktı.
Mesela Yerli Malı Haftası bu nedenle uzun yıllar kutlandı toplumun belleğinde yer tuttu. Ancak sonra ki dönemde Yerli Malı Haftası bir şekilde ortadan kaldırıldı, çünkü tüketim ve üretim tamamen yurtdışına bağımlı hale getirilmişti.
Oysa Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin en önemli ilkelerinden birisi ekonomik anlamda tam bağımsız olmak, dışa bağımlılıktan kurtulmaktı.
Dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık, Mustafa Kemal'in daha genç bir subay iken kafasında Cumhuriyete ilişkin görüşlerin şekillendiğini belirtiyordu.
1923’de kurulan Cumhuriyet aynı zamanda Türk insanına yeni bir hayatı müjdeliyordu.
Nitekim Mustafa Kemal Atatürk, 1 Aralık 1936’de TBMM’nin açılışında şunları söylüyordu:
“Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk Milletinin emin ve sağlık istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdeleyicisi olmuştur.”
Bugün o müjdeden çok uzakta yok olmak ile olmamak arasında isimden ibaret bir Cumhuriyet var.
Her şeye karşın Laik, Demokratik Cumhuriyet, Atatürk’ün, “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” öngörüsü içinde yolculuğunu sürdürecek.
100. Yılında bir kez daha yaşasın Cumhuriyet.