‘’Saat sabahın yedisi… Bilinçli bir şekilde haberleri izlemeden geçen günlerin ardından hafta sonuna mutlu başlamak istiyorum. Erken kalkıyor, fincana kahve koyuyorum. Pencereyi açıyorum gökyüzü dolsun diye içeri. Şarkılar dinliyor, ıslık çalıyorum. Derken hesabıma gelen postalara bakıyor, gereksiz onlarca mail ’in arasından onu görüyorum. ‘’Benim adım YAĞMUR ÖNÜT, Haliç Üniversitesi 2. sınıf öğrencisiyim. Mezuniyetime bir ay kala henüz 20 yaşındayken, 19 Nisan 2016 tarihinde erkek arkadaşım tarafından tüfekle vurularak ÖLDÜRÜLDÜM!’’ İçim parçalanıyor. Gözüm kararıyor. Kahve soğuyor. Şarkı susuyor. Islığım kuruyor. İnsanlığım utanıyor. Berbat geçen günlere bir yenisi daha ekleniyor.’’

Ağustos 2016 yılında yazmıştım yukarıda ki yazıyı. 22 yaşında ki Egemen Vardar, babasına ait av tüfeğiyle kız arkadaşı Yağmur Önüt’u vurmuş, boğazından yaralanan Önüt hayata veda ederken, Egemen Vardar polise teslim olarak mahkeme de ‘’Şaka yapıyordum’’ diyerek cinayeti hafifletmeye çalışan ifadelerde bulunmuştu. Gazeteler böyle yazdı. Haberlere böyle düştü. Ama Önüt’ün ailesi olayın bir ‘’şakalaşma’’ değil cinayet olduğunu bildirerek suçun hafifletilmemesi için change.org üzerinden bir imza çalışması başlatmıştı.  

 ‘’Ülkemizde son 14 senede %1400 artan kadın cinayetlerinin 1000’lerce kurbanından birisiyim. Maalesef kadın cinayetleri, ülkemizde çoğu zaman basit bir suç muamelesi görüyor. Cinayetleri meşrulaştıran ve katili neredeyse haklı çıkaracak birçok "sözde" hafifletici sebeple suçu işleyen ödül gibi bir cezayla kısa sürede suçlarına yenisini ekleyebilmesi için toplum içine salıveriliyor. Suçluya uygulanan, daha doğrusu uygulanamayan ve caydırıcılığı olmayan ceza sistemi, suça bir nevi tekrar teşvik ediyor. Caydırıcı olmayan bu cezalar sebebiyle kadına uygulanan şiddet ve kadın cinayetleri her geçen gün artarak devam ediyor.’’ Ve Yağmur Önüt davasında ‘’adalet’’ demek, yaşanacak başka cinayetlerinde önüne de geçmek anlamına geliyor. ‘’

Yağmur Önüt için hazırlanan imza metninde iki önemli konu cinayetlerin neden artarak devam ettiğini açıklıyordu. Bir Kadın cinayetlerinin basit bir suç muamelesi görmesi, iki hafifletici nedenlerle suçu işleyenlerin kısa sürede serbest bırakılması.

Yağmur Önüt davasında da öyle oldu. ‘Kasten öldürme' suçundan müebbet hapis istemiyle açılan davada Egemen Vardar, "Şakalaşıyorduk" deyince bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan önce 7 yıl hapsine, sonrasında cezanın, sanığın iyi halini göz önünde bulundurarak 5 yıl 10 ay hapis cezasına düşürülmesine karar verildi. Cezaevinde yalnızca 10 ay yatan Egemen Vardar cezadan sonra tahliye edildi. Evladını kaybetmiş ailesi bu karar karşısında yıkılsa da kızları için mücadele etmekten asla vazgeçmedi. Dosyayı üst mahkemeye taşıdılar ve sabırla ve acıyla geçen altı yılın ardından Yargıtay itirazı kabul etti.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin yapmış olduğu tespitler neticesinde, kendisi dahil üç kişinin bulunduğu küçük ebatlı bir odada elinde bulundurduğu av tüfeği ile oynarken ateş alabileceğini ve ölüm neticesinin gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, gerçekleşmemesi için çaba sarf etmediği bu nedenle de ortada olası bir kastın varlığından söz ederek, ‘bilinçli taksirle öldürme suçundan' sanığın mahkumiyetine karar verilmesinin kanuna aykırı olduğunu bu nedenle sanığın ‘olası kastla öldürme' suçundan ceza alması yönünde kararı bozdu. Mahkeme Yargıtay’ın kararına uyarak davayı yeniden görme kararı aldı.

Egemen Vardar’ın ‘olası kastla öldürme' suçundan 20-25 yıl arasında ceza ile yargılanması bekleniyor. Fakat Yağmur Önüt'ün ailesi karara sevine bilmiş değil. Aile kararın uygulanmasını ve Egemen Vardar’ın kaçması yada kaçırılması şüphesine karşı tutuklu yargılanmasını istiyor.