UĞUR MUMCU’YU UNUTMADIK
Gazetecilik mesleğinde idolüm ve örnek aldığım araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun katledilmesinin üzerinden 31 yıl geçti.
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirmişti.
O kara günü bugün gibi anımsıyorum.
Suikast sonrası Türkiye ayağa kalkmış, dört bir yanda protesto gösterileri düzenlenmişti.
Uğur Mumcu, demokrasinin, Cumhuriyetin, Atatürk devrimlerinin, insan haklarının yılmaz ve kararlı savunucusuydu.
Karanlığın karşısındaydı.
Yolsuzluk yapanların, devletin, milletin parasını çalanların korkulu rüyasıydı.
Mumcu’nun tek silahı kalemiydi!
Gazetecilik mesleğinin şimdi içine düştüğü duruma bakınca Uğur Mumcu’yu daha çok arıyoruz.
Medyanın yüzde 90’nın siyasal iktidarın kontrolü ve denetimi altında olduğu gerçeği var.
Böyle bir durumda ise ülkeye dair gerçekler bizatihi ‘yandaş’ olarak tabir edilen medya tarafından tersyüz ediliyor.
Öyle ki yaşanan yokluk ve yoksulluk, yolsuzluk gibi onlarca sorun sanki yokmuş gibi algı yaratılıyor..
Bir takım manipüle haberler üretilerek muhalif kesim zan altında bırakılıyor.
Yalanı gerçek, gerçeği yalan diye yazıp, çiziyorlar!
Tüm bunlar parayla beslenen kalemini kiralayan gazeteci görünümlü birtakım uzaktan kumandalı aparatlarca yerine getiriliyor.
Gazeteciliğin meslek ilkeleri, etik değerleri falan yok sayılıyor.
Görevini hakkıyla yapan, kalemini satmayan, halka doğru haber vermek adına her türlü meşakkate göğüs geren bir avuç gerçek gazetecide var.
Onların üzerinde baskı, soruşturma, cezaevi eksik olmuyor, türlü güçlüklere maruz bırakılıyorlar.
Ancak onlar doğruları yazmaya, konuşmaya devam ediyor.
Çünkü gerçek gazeteciler namuslu, erdemli insanlardır!
Ne diyordu Uğur Mumcu:
‘’İnsanlar sadece konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludurlar…’’
Gerçek gazeteciler asla susmaz, yılmaz, gerçeklerin üzerine kararlılıkla gider.
Sonunda cezaevi, baskı, ölüm dahi olsa.
İşte Uğur Mumcu bu anlamda en iyi örnektir.
Sürekli gerçekleri araştırdı, yazdı ve tabi ki ülkemizin üzerine çöreklenmiş karanlık yapıların hedefi oldu.
Kalleşçe öldürerek susturmayı amaçladılar fakat başaramadılar!
Ve yine demişti ki Uğur Mumcu:
‘‘Ben Atatürkçüyüm, ben Cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım! Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır…’’
Uğur Mumcu düşünceleri, fikirleri ve yazılarıyla yaşamaya, gazetecilikte yeni Uğur Mumcu’lara yol göstermeye devam edecek.
Saygı ve sevgiyle anıyorum.
Işıklar içinde uyusun.