TOPLUMSAL HAFIZA!
"Toplumsal hafıza önemlidir.
Hafızasını kaybeden kimliğini, kimliğini kaybeden de varlığını kaybetmiş sayılır.
Hafızamızı yitirmeyelim!..”
Aynen öyle.
İnsanlık kimi zaman dünü, yaşadıklarını hemencecik unutarak ve tüm bunların bedellerini ise çok ağır olarak ödedi.
Bu sayede, geri dönüşü ve telafisi olmayan o kadar çok şeyi yitirdi ki...
Saymakla, anlatmakla, yazmakla bitmez.
Nazi Almanya’sı sanırım bu konuda en iyi örnektir.
Mayıs 1945’te Avrupa’da 2. Dünya savaşı bittiğinde müttefikler 12 yıllık Nazi yönetimince topluma sürekli pompalanan nefret propagandasına maruz bırakılan Alman toplumunu yeniden eğitmek zorunda kaldı.
Müttefikler, Alman liderlerini mahkemeye çıkarıp Nazi rejiminin suçlarını ortaya döküp Fühhrer kültü ile Josepn Goebbels’in propagandalarının kalıntılarını ortadan kaldırarak Almanları yakın geçmişleriyle yüzleşmeye zorladı.
1946 yılında Alman Yahudi yazar Victor Klemperer şöyle diyordu:
“Nazizm milyonlarca kez kendilerine söylenen ve mekanik, bilinçsiz bir şekilde benimsenen tek tek sözcükler, deyimler ve cümle yapılarıyla insanların iliğine kadar işlemişti...”
Anlatılanlara göre, 1945’te Nazizm çökerken birçok Alman ülke de Yahudi soykırımı yapıldığından bir haberdi.
Güçlü ve etkin propaganda yöntemleriyle Alman toplumu hafıza kaybı yaşatılmıştı.
Tabi toplumsal belleğini yitiren sadece Almanlar değildi, tarihin birçok bölümünde birçok ulus aynı şekilde bellek kaybına uğradı.
Dünyaca ünlü İtalyan yazar Umberto Eco, 1995 tarihli "UR-Facism" adlı makalesini bir bölümünde şunları ifade ediyordu:
“27 Temmuz 1943 sabahı radyo haberlerinde faşizmin çöktüğü ve Mussolini’nin tutuklandığı söylendi.
Annem beni gazete almaya gönderdiğinde en yakın gazete bayiindeki gazetelerin farklı başlıkları olduğunu gördüm.
Dahası başlıkları gördükten sonra bütün gazetelerin farklı bir şey söylediğini fark ettim. Rastgele bir tanesini aldım ve ilk sayfada aralarında Democrazia Cristiana, Komünist Parti, Sosyalist Parti, Partito d’Azione ve Liberal Parti’nin de olduğu beş-altı partinin imzaladığı mesajı okudum.
O zamana kadar her ülkede tek bir partinin olduğunu ve İtalya’dakinin de Nasyonal Faşist Parti olduğunu sanıyordum. Şimdi ise ülkemde birçok tarafın aynı anda var olabileceğini keşfediyordum.”
Sonuç olarak, ülkemiz özelinde de toplumsal belleğimizi korumak zorundayız.
Toplumsal bellek günümüzde ağır gündem bombardımanı altındadır.
Sosyal medya sayesinde gündem dakikasında değişiyor ve birilerinin istediği şeyler toplumsal tartışmaya açılıyor.
Bu arada ise toplumun gerçek gündemi unutulup gidiyor.
Hafızamızı yitirmeyelim!