Anayasa tartışmaları sınırlı sayıda insan tarafından takip ediliyor.

Bu durum bizi gelecekte nasıl bir tehlike beklediği konusuyla karşı karşıya getirmekte.

AKP iktidarı, MHP’yi yanına alarak yeni bir anayasayı toplumdan adeta gizliyor!

Bu iş nasıl oluyor derseniz, yeni anayasa konusunda seçmen ve toplum yeterince bilgi sahibi değil.

Hazırlanan anayasa uzmanlar tarafından hukuk fakültelerinde, barolar birliğinde, sivil toplum örgütlerinde, meslek odalarında tartışılmadı!

Bu çevrelerin görüşleri bile alınmadı.

Yasama görevini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bile anayasa konusunda görüşlerini yeterince açıklama fırsatı verilmedi.

Meclis televizyonu bu denli önemli değişiklikleri seçmenlere tanımadı.

Bu ülke için hayati öneme sahip olan anayasa değişikliği toplumdan neden gizleniyor!

Bunun iki nedeni olabilir;

Birincisi, toplumun kabul edemeyeceği konuları seçmenlerin öğrenmesi istenmiyor.

İkincisi de, ülkede rejim değişikliği zorlanıyor.

Gelinen nokta kendileri gibi düşünmeyenlere karşı her türlü yasaklama, baskı, engel OHAL ile sınırlanıyor.

Evet, AKP’nin Türkiye projesi var, “Yeni Türkiye” adını verdikleri bu proje neolibarizme ve siyasal islama dayalı.

Bu yöntemle  yeni bir rejim inşa etmek hedefleniyor.

15 yıldır bu rejimi inşa etme noktasında önemli mesafe katettiler.

Ancak rejimin kalıcılaşması ve kurumsallaşmasını bütünüyle başaramadılar.

Şimdi başkanlık sistemine geçişle bu rejimi daha da ilerletmek daha da kalıcılaştırmak istiyorlar.

Bu sürece destek veren yandaş medya ile penguen medyası her türlü yalan ve yanlış bilgileri vermek suretiyle bilgi kirliliği ve kafa karışıklığı yaratıyor.

Ak Parti bilindiği üzere içeride askeri vesayete karşı “demokrasi” ekseni üzerinden cemaatle ile birlikte yola çıktı.

Bu teze bağlı olarak AKP - Cemaat ortaklığı kendini konsalite etti.

Rakiplerini tasviye ettikten sonra iktidarın iki ortağı arasında ortaya çıkan anlaşmazlık Türkiye’yi 15 Temmuz akşamına getirdi.

Öyle ki, 15 Temmuz  sonrası ortaya çıkan tablo bir elmanın iki yarısı.

Her ikisi de demokratik olmayan  yöntemlerle iktidarı ele geçirip toplumu dönüştürme amacı taşıyor.

Gelinen nokta da Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan ekonomik belirsizlik sürecinin üstüne bir de toplumu kutuplaştıran başkanlık dayatması eklenince 2017  yılının zor geçeceği gün gibi ortada.

Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın habercisi gibi ortada duruyor...!

Buna rağmen toplumun ekseriyeti  henüz tehlikenin farkında bile değil...

Başkanlık ve yeni anayasa konusunda yeterince bilgi sahibi değiliz.

Bu görev siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına önemli bir sorumluluk yüklemektedir.

Hiç kimse bu sorumluluktan kaçamaz.

Çünkü herkesin tarihe karşı hesap verme yükümlülüğü var.