Toplu taşımada KBB bu dönem de konu mankeni
Toplu taşımada, hele ki hizmet kalitesi daha doğrusu mumla aranan, kısmen bulunan hizmet kalitesi üzerinden kıyasladığımızda Türkiye’nin en pahalı illerinden biriyiz, belki de en pahalısıyız.
Büyükşehir Belediyesi’nin resmi plakalı, büyük otobüsleri bir bütünü asla ifade etmiyor. Yakın zamanda ilimizdeki toplu taşımada kamunun ve özel sektörün pazar payının hangi dilimde olduğuna dair bir bilgilendirme oldu mu bilmiyorum ama herhalde kamunun yüzde 10, özel sektörün yüzde 90’dır veya üç aşağı beş yukarı yüzde 15-85 falandır.
Öte yandan kamusal toplu taşımacılıkta Büyükşehir Belediyesi’nin çok takdir ettiğim bir yönü var. Zaten tek kelimeyle çuvalladıkları bu hizmet tipinde imajlarını kurtaran da o kişiler, toplu taşımanın emektarları oluyor.
Onlarla çoğu zaman “Otobüste unutulan çocuğu ebeveynlerine teslim etme”, “Yol ortasındaki Türk Bayrağı’nı alıp muhafaza etme”, “Anayolda riskli bir yerde duran bir kedi veya köpek yavrusunu kenara alma” gibi yüreğimize dokunan, içimizi ısıtan haberlerle haşır neşir olduk. Toplum olarak takdir dileklerimizi, sosyal medyanın da getirdiği iletişim avantajıyla aktardık.
Bundan sebep KBB’de toplu taşıma hizmeti veren ulaşım emekçilerinin çok ama çok iyi bir eğitim sürecinden geçtiği kendisini sahada belli ediyor.
Özel sektör toplu taşımacılığının en büyük, yakıcı ve göze batan eksiği, halkla ilişkiler eğitimi kamu toplu taşımacılığında neredeyse dört dörtlük.
Ama özel sektör de KBB logosu adı altında toplu taşımacılık yaptığına göre, bu eksiğin ana sorumlusu da KBB’nin ta kendisidir.
**
Kamu toplu taşımacılığında çok hoşuma giden vakalardan birine 02 Eylül Salı günü sabahı tanık oldum.
Hatta ola ki KBB UKOME zevatı bu yoruma dikkat lütfedecekse, adını bilmediğim ve tespit edilebilir sürücünün en azından sözlü olarak, “Takdir” edilmesini talep ediyorum.
02 Eylül 2020 günü sabahı; 560 hat numaralı, 41 BR 356 plakalı, Fatih Tren İstasyonu ile Gebze Otogar güzergâhında işleyen ve sabah 08.00’de Fatih’ten Gebze’ye seyreden otobüse Erişler durağından bindim.
Otobüs Akse Sapağı’na geldiğinde bir yurttaş otobüsün Kirazpınar’a gidip gitmediğini sordu.
Benim bildiğim kadarıyla Akse Sapağı’ndan Kirazpınar’a doğru bir hat yoktu.
Sürücü de aynı düşüncede idi galiba. O yurttaşa, “Kirazpınar’a gitmez” demekle yetinmedi. Yurttaşı otobüse alıp Kirazpınar otobüslerinin geçtiği durağa kadar getirdi. Yurttaş kent kartını kullanmak isteyince de kullandırtmadı.
O sürücü söz konusu pratiğiyle sosyal belediyecilik örneği sergiledi.
Kapitalist belediyeciliğin uygulandığı KBB’de, toplumu merkezine alan sosyal belediyecilik örneği sergiledi.
Bireyi merkezine alan sosyal belediyeciliği de küçümsüyor değilim.
Ama ülkemizde yerleşik ve kalıtsal hale gelen vahşi kapitalizm her şeye rağmen varlığını sürdürüyorsa bunu yoksulluğu yönetmekten ötürü sürdürüyor.
Yoksulluğu bitirmek gibi bir gayesi yok ki..
**
Malumunuz.. Bir süre önce Çayırova/Gebze/Diliskelesi Mahallesi ile Karamürsel/Gölcük arasında 250 numaralı hat faaliyete geçti ve bu hatta 25 TL gibi akla zarar bir fiyat politikası belirlendi.
Hat hala beklenen yolcu kapasitesine ulaşamadı.
Yüksek olasılıkla, bu fiyat politikası da etkili oldu. Şöyle bir örnek vereyim. Karamürsel’den Gebze’ye toplu taşıma ile İzmit üzerinden indi bindi ile gidecek olsanız, çok daha az bir bedel ödüyorsunuz.
Hattın oluşmasında büyük emeği geçen Büyükşehir ve Karamürsel Belediyeleri’nin CHP’li Meclis Üyesi Orhan Tanış bu fiyat politikası üzerinden yeni bir önerge vermeye hazırlanıyor.
Geçenlerde sosyal medyadan halka çağrıda bulunarak fiyat önerisinde bulunmasını istedi. Örnek bir davranışla halka danıştı.
Aynı zamanda halk olmamdan sebep benim de tespitlerim üzerinden naçizane iki önerim oldu.
KBB ilgili hattın yol maliyetinde her bir seferde 250 TL civarında olan Osmangazi Köprüsü Geçiş ücretini halka yüklememeli, kendisi üstlenmelidir.
Temel çözüm ise KBB’nin kapital belediyecilik anlayışından toplumu merkezine alan sosyal belediyeciliği hayata geçirmesidir.
**
Başlıkla özdeşleşecek şekilde bağlayacak olursam..
İlimizdeki en büyük sorunlardan biri kademeli taşıma ücretinin yerleşik olmamasıdır. KBB’nin resmi otobüsleri devreye girdiğinde kısa süreliğine uygulandı. Ancak yüksek ihtimalle, toplu taşımanın asıl yöneticisi konumundaki kooperatiflerin baskısıyla geri adım atıldı.
KBB; Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde halkımızı ücretsiz taşırken iki adaletsizliğe imza atmaktadır. Öncelikle ne demek “Kartal – İzmit”, “İzmit/Gebze – Sabiha Gökçen Havaalanı” gibi hatlar hariç.
Bayramlar hiçbir sosyal statü farkı gözetmeksizin hepimizin bayramları değil mi?
Toplu taşımada ücretsiz taşınma hakkı dar gelirli, orta gelirli, yüksek gelirli ayırımına gitmeksizin tüm yurttaşlar için olmalıdır.
Öte yandan belediye ücretsiz taşımacılık yaptığı her gün, yine belediye bünyesindeki özel sektörle haksız rekabete, o rekabete sebep olarak girmektedir.
Doğrusu özel sektörün de o gün bedelsiz taşıması ve bedelinin de KBB tarafından üstlenilmesidir.
En büyük adaletsizlik ve haksızlık Gebze – Harem minibüs hattının Gebze – Çayırova arasındaki bölümünde yaşanmaktadır. Karaosmanoğlu döneminde alınan akla zarar bir kararla hattın Gebze – Çayırova bölümünde indi bindi ücreti, İstanbul değil Kocaeli ölçeği üzerinden uygulanmaktadır.
Bu adaletsizliğe hiç olmazsa bu dönem son verilmelidir.
Beklentim nafile midir göreceğiz.
Ama şu tezim nettir..
Son yerel seçimde ilimizde 12 ilçenin 11’nde belediye başkanları değişmiş ancak sadece birinde sistem, “nispeten” değişmiştir. Nispeten değişmiştir diyorum çünkü - üstelik vahşisinden- kapitalist belediyecilik anlayışı yerini sosyalist belediyeciliğe bırakmadı. Liberal yönü daha ağır basan, sosyal demokrasiye de göz kırpan bir yerel yönetim anlayışı gelmiş oldu İzmit’e.
Bir yerel yönetim zihniyeti, yaklaşımı değişmedikten sonra bir yurttaş olarak ve bence; ha İbrahim Karaosmanoğlu yeniden devam ettirmiş, ha yerine Tahir Büyükakın seçilmiş. Kişisel özelliklerine yansıyan tavır, davranış, hitapları hariç hiçbir değişim gözlemlemiyorum.
Toplu taşımanın asıl yöneteni Karaosmanoğlu döneminde de kooperatiflerdi, KBB konu mankenliğini hala sürdürüyor diyorum.
Başka da bi’şi… derim zamanı geldiğinde.