Taksim, Gezi, Berkin ve ezan meselesi
Taksim, İstanbul ve Türkiye tarihine tanıklık eden, onlarca acının iz bıraktığı, bir o kadar da tarihsel direnişe tanıklık eden meydandır.
Ayrıca, ülkemizi dış dünyaya tanıtan, çok sesliliğin yaşanabildiği en önemli mekanlardan biri olması dolayısıyla her renk, ırk ve düşünceden insanın önemsediği bir meydan.
Gezi eylemleri, bu mekanın büyüsüyle bütünleşince hem ülkemize hem de dünyaya yeni ufuklar açmıştır. Böyle olduğu kadar, ülkenin muhafazakar kesiminde, bir o kadar da rahatsızlık yaratmıştır.
O meydan ve ifade ettiği tarihsel özgürlükler adına baş gösteren hareketlerde yaşamını yitiren bizim insanlarımız ise ülkemizin emekçi tarihinin onur sayfalarını oluşturmuştur.
Taksim meydanı bir açıdan böyle görülürken, başka bir açıdan ise aydınlanma karşıtı provakatif ayaklanmaların da tercih ettiği mekan olageldi hep.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile birlikte anılan en önemli meydanlardan biri olan Taksim’de öylesi olaylar yaşanmıştır ki, kimileri ‘bir daha anmaya ve acıları kaşımaya gerek yok’ der.
Buna en iyi örneklerden biri, 1977 yılında 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’nü kutlamak için alanda toplanan 500 bin emekçinin üzerine kurşun yağdırılmasıyla başlayan ve onlarca devrimcinin ölümüyle sonuçlanan katliamdır.
Ülke hukuk tarihinde, failleri belirlenmeden, sorumluları cezalandırılmadan dosyası kapatılan ilk katliamdır.
O tarihi, Türkiye burjuvazisi, uluslararası tekelci sermaye ve bu güçlerin sivil kolluk kuvveti olan faşistler ‘bir kalkışma’ olarak kurguladığı için bu örtülü katliamda tarihsel fikir ortaklığı yapmıştır.
Aradan 36 yıl geçtikten sonra, ülkede toplumun baskılara sıkıştırılmışlığa karşı gösterdiği tepkinin de önüne geçilmesi kararı alan aynı güçler, yine benzer yapılanmaların devlet eliyle kullanılarak bastırılmasına karar vermiş ve demokratik bir yaşamın önünün yeniden tıkanması konusundaki kararlılığını bir kez daha sergilemiştir.
Bunu yaparken, 15 yaşındaki çocukları bile düşman görerek silah kullanan katilleri de koruma altına almakta sakınca görmemiş ve halen de görmemektedir.
Yetmezmiş gibi, Gezi direnişinin 'suç' kabul edilerek başlatılan soruşturma dalgasında, 6 yıl sonra iddianame hazırlanarak dava açılmıştır.
Bunun amacı, gezi tarihini yeniden yazmaktır. Amaç, dosyada gözüken 16 kişiyi değil, ülke genelinde gezi eylemlerine katılan herkesi yargılamaktır. Ya da, bir seçim öncesi bu konuda yeni korkular yaratarak toplumu baskı altına almaktır.
Ama, gezinin direnişini örgütleyen onurlu ve mücadele geleneğine sahip insanlara geri adım attırmak bu tür yaklaşımlarla mümkün değildir. Gezi direnişi, suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürülemez.
Ve ezan meselesi…
Bu kadar karmaşanın birarada yaşatılmak istendiği ülkemizde, seçim öncesi şimdi de ezan üzerinden toplumu germe polemikleri yaratılıyor. Tek merkezden yönlendirilen bu polemik gerçeği yansıtmadığı gibi açıkça bir iftira ve karalama kampanyası niteliğindedir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ndeki Feminist Gece Yürüyüşü, polisin Taksim'de biber gazlı ve plastik mermili saldırısıyla engellendi. O topluluğa, aradan geçen 1-2 gün içinde ‘Kabataş yalanına’ benzer bir yalan kampanyasıyla saldırılıyor. Polisin engelini protesto eden kadınlar, ezanı protesto ediyormuş gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Kadınların sloganlar, alkışlar, zılgıtlar ve ıslıklarla yürüdüğü sırada saatler 20.28'i gösterirken ezan okunuyor. Yani, kadınların ıslık ve sloganları ezan okunmadan önce başlıyor, ezan sırası ve sonrasında da sürüyor. Protesto edilen ezan değil, polisin engelleme girişimiydi. Olay, bütünüyle budur.
Taksim’e ve yaşanan bu örneklenmiş olaylara bir bütünsellik içinde bakarsak, sermaye zihniyetinin, yarattığı o karanlık dehlizlerinde kendi insanına ne tür baskı ve işkenceler yönelttiği çok net olarak görülecektir.
Özcesi, Taksim ülkemizin emekçi halkının özgürlük meydanıdır. Başlığa da yansıdığı üzere yaratılan ve yaşama katkı sunan hiçbir değer ile insanımız unutulmamıştır, unutulmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.