“Suçlu çocuk” değil “Suça itilen çocuk”
2004 – 2009 yılı aralığı idi..
2009’da kapatılan İzmit / Bekirpaşa Belediyesi’nin son belediye başkanı AKP’li Abdullah Köktürk dönemi idi..
BİANET diğer adıyla Bağımsız İletişim Ağı ile Bekirpaşa Belediyesi işbirliğinde, “Çocuk odaklı habercilik” konulu, biz gazetecilere yönelik iki gün süreli eğitim semineri düzenlenmişti ve seminere Gebze’den katılım gösteren –yanılmıyorsam- tek gazeteci idim.
Antiparantez şunu ifade edeyim. BİANET, sosyalist sol çizgide bir yayın organı olarak faaliyetini halen sürdürüyor. Milli Görüş geleneğinden gelen AKP’li Belediye Başkanı Abdullah Köktürk’ün o seminere katkısını hem mesleğimize müthiş bir katkı ve destek, hem de takdire şayan bir siyasal olgunluk olarak yorumlamıştım.
AKP’nin günümüzdeki vahşi anlayışının henüz yerleşik olmadığı yıllardı. Sayın Köktürk ola ki önümüzdeki yerel seçimde İzmit veya Büyükşehir’e aday adayı olur olmaz, aday gösterilir gösterilmez, seçilir seçilmez bilemem ama öyle bir olasılıkta öylesi bir hamleyi, sosyalist yapısıyla bilinen kurumlarla tekrarlar mı, bilemem.
Bilindiği üzere Tekirdağ’ın Merkez İlçesi Süleymanpaşa’da sanatçı Melek Mosso seçim sürecinde AKP seçmenine yönelik asla tasvip etmeyeceğim söylemde bulunmuş, ardından özür dilemiş, AKP’li belediye başkanı Cüneyt Yüksel söylem öncesi imzalanan konser protokolünü iptal etmemiş, Mosso sahnede yine özür dilemiş ancak Başkan Yüksel tepkiler sonrası görevinden “istifa” etmişti.
Eğitim seminerine dönecek olursak iki önemli öğreti hafıza kazınmıştır.
Sadece ulusal değil evrensel ölçekli adalet kurallarına göre “Suçlu çocuk” yoktur. “Suça itilen çocuk” vardır ve yok “Kemik yaşı” imiş, yok “Çağımızda çocuklar erken ergenleşirmiş” falan filan bir tarafa. 18 yaşına kadar her birey, çocuktur.
Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde, sanık konumundaki kişilerin yüzleri sözüm ona buzlanarak yüzlerinin teşhiri sözüm ona engellenmektedir. Ancak o buzlanmış fotoğraf dahi sanığın yaşadığı şehirde teşhirinin önüne geçememektedir.
Hayli “kısa” bir girizgahtan sonra ana konuya dönecek olursak..
Gerek ulusal gerek yerelde malum gündemlerimizden biri 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk ile ilişkili iğrenç paylaşımı.
Yine bir antiparantez; Kocaeli Valisi Seddar Yavuz’a gelsin. Vakti zamanında “İmam Hatipliler’den vatan haini çıkmaz” şeklinde bence bürokrasiden istifasının istenmesi gereken ve istifa etmesi gereken ayrıştırıcı, bölücü, toplumdan özür dileme gereği dahi görmediği fiyaskosuna kapak olsun. Yanlış anlama olmasın. Ben burada “İmam Hatipliler’den de vatan haini çıkar” falan demiyorum. Ancak Sayın Vali, “AKP İl Başkanı gibi…” şeklindeki eleştirileri yüzde 100 hak ediyor kanaatindeyim. O ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemi söz konusu vaka ile yine hatırlatıldı sosyal medyada…
Yine ana konuya dönecek olursak..
Vaka üzerinden tutuklu yargılanan çocuk sanığın bence suça itilen çocuğun öncelikle ebeveynleri üzerinden sorgulanması çok doğru, çok yerinde.
Ancak yüzünün bu derece teşhir edilmesi, bir o kadar yanlış.
Ve bizler; özellikle siyasal İslamcı vahşi kapitalizme;
Özellikle AKP’si MHP’si, BBP’si, YRP’si, Hüda-Par’ı ile Cumhur İttifakı’na;
Emperyalizme, faşizme inat…
Adaletten ve adil olandan, hele ki ahlaktan asla sapmamalıyız.
Sovyetler Birliği’ni çökerten, bugün dünyayı tek kutuplu ve yaşanmaz hale getiren etkenlerden birinin topluma olağanüstü baskı, ahlaki değerlerin çöküşü ve erkin yoksulluk içindeki halkı ama din ile, ama baskıyla korkutup sindirmesi olduğunu unutmayalım.
Bugünkü Türkiye’nin bir tarifi gibi oldu bir üstteki paragraf ama inadına adil, inadına ahlaklı, inadına insan olalım.
Suçlu çocuk yoktur. Suça itilen çocuk vardır..
Suça itilen çocukta önce ebeveynleri, sonra hangi “kuruma” girip çıkıyorsa o “kurum”lar, nihayetinde sistem…
Siyasal İslamcı vahşi kapitalizm, sorumludur…