SİYASETİN MARONGOZ HATALARI...!
Bir kaç gündür CHP İlçe Başkanı Recep Dursun’a yönelik sosyal medya üzerinden yoğun bir kampanya yürüyor.
Bu duruma çok yabancı değiliz.
Güzel bir atasözü vardır, her ağacın kurdu kendi içinden olur.
Elbette CHP demokrasiye inanan onu içselleştiren bir siyasi partidir.
Bu konuda hiç kimsenin kuşkusu yok.
Her siyasi yapı kendi disiplinini sağlamak durumundadır.
Eğer herkes kendi bildiğini okumaya kalkışırsa o zaman seçimler niye yapılır?
Yönetim kurulları niye oluşur?
İlçe başkanları, il yöneticileri, milletvekilleri eleştirilmez diye bir kural yoktur.
Ancak sorumsuzca yapılan eleştirilen o siyasi partinin dağınıklığını gösterir.
Belediye meclis üyelerinin yapmış oldukları açıklamaya biz de yer verdik.
Üç meclis üyesi bir tanesi aynı zamanda il yönetim kurulu üyesi olmak üzere kamuoyuna bir açıklamada bulundular.
Bunda anormal bir durum yok.
Ancak ortada bir eksiklik var.
Yanlarında ilçe başkanı da yer almış olsaydı daha doğru olurdu.
Haberin yayınlandığı günden bir gün sonra ilçe başkanı Recep Dursun’un aynı gazetede meclis üyelerini eleştiren bir haberi çıktı.
Durumu yadırgadım.
Bir siyasi parti üyeleri ile basın üzerinden polimiğe girmesi doğru değil.
Tesadüf aynı gün akşamı Ankara katliamını protesto etme amacıyla CHP yönetimi de yürüyüşe katılmıştı.
İlçe Başkanı Recep Dursun haberi yapan gazeteciyi görünce yanına gitti.
Ne zamandan beri özel sohbetler haber olduğunu sordu.
Bunun üzerine “ben gazeteciyim, yaparım” şeklinde bir ifade kullanıldı.
İlçe Başkanı Recep Dursun “benim söylemediğim sözleri nasıl haber yaparsın”şeklinde aralarında kısa bir tartışma geçti.
Tartışma orada bitti.
İki meclis üyesi CHP’nin şirket olmadığını söyleyerek tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı.
Anlaşılan atamayla göreve getirilen eski yönetim seçimle gelen yeni yönetimi henüz kabullenmiş değil.
Bu yüzden tartışmaya eski ilçe sekreteri ve yönetim kurulu üyeleri sosyal medya üzerinden katıldı.
Demokrasiyi anlarım, ancak bu yapılanların CHP’ye zarar verdiğini söylemekte yarar var.
Bu tartışmalar insanın aklına şöyle bir soruyu getirdi; Günün birinde adamın biri bir suçtan dolayı Osmanlı kadısının huzuruna çıkartılır.
Kadı adamı iyi bir azarlar bunun üzerine vatandaş duruma içerlenir kadıya şöyle bir bakar, herşeyi göze alır.
Önce etrafına bakınır daha sonra kadıya döner der ki, “seninle benim aramda sadece bir marangoz hatası vardır, senin oturduğun yeri bir metre yüksekte yapmışlar”
CHP’de durum bundan farklı değil.
Bazı insanlar hak etmedikleri yerlere gelince o yükü ve sorumluluğu taşıyamıyorlar.
Durum bundan ibarettir.
Bakalım bundan sonra bu tartışma nereye savrulur...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.