Yaşadığımız şehrin sorunlarını konuşmak hepimizin asli görevidir.

Gün geçtikçe daralıyoruz.

Bunun nedeni ise artan trafik yoğunluğudur.

Pazar günü hava güzeldi, buna rağmen trafik şehir merkezinde çok yoğundu.

Bu havalarda trafiğin yoğun olması demek yağmurlu havalarda saçımızı başımızı yolacağımız anlamına gelir.

Pazartesi sabah 8.30’da evden çıktım, iş yerine gelene kadar eper ter döktüm.

Şehir merkezinde her gün yeni inşaatlar başlıyor.

İnşaatların keyfi uygulamaları vatandaşın can güvenliğini tehdit ediyor.

Bu sıkışıklığı giderecek otoparklara, yeni düzenlemelere ihtiyaç var.

Sokakları parası olmayan insanlara yasaklarsanız her gün kavga görüntüleri eksik olmaz.

Bunu ne için söylüyorum, sokaklarda paralı olmayan park yeri neredeyse kalmadı.

Yeni yapılan binalara otopark yapma zorunluluğu getirmek lazım.

Bu konu önemli bir ihtiyaç haline geldi.

Yaşanan onca sorunları nereye kadar erteleyebilir veya öteleyebilirsiniz.

Toplu taşımacılık konusu yine rafa kaldırıldı.

Hatırlarsınız 30 Mart yerel seçim arifesinde büyükşehir belediye başkanı İzmit’te tramvayları sergilemişti, iş öyle bir noktaya gelmişti ki tramvayların renklerini bile vatandaşa siz tercih edin denmişti.

Yerel seçimler öncesi oy almak için her türlü numaralar yapıldı.

Ekim ayı meclis toplantısında Büyükşehir Belediyesi toplu taşımacılığın 2023’e kadar yolu olduğunu açıkladı.

Bu ne demek oluyor!

“Siz toplu taşımacılığa layık değilsiniz.” Anlamına gelir.

Bir şehrin, bir devletin ulaşım politikası olur.

Eğer toplu taşımacılığı gerçekleştiremiyorsanız o zaman park alanlarını, otopark yerlerini çoğaltacaksınız.

Aksi halde sokakta vatandaşı otoparkçıların keyfi uygulamalarına terk etmiş olursunuz.

Bu kadar keyfiliğin, vurdumduymazlığın olduğu yerde şehircilikten söz etmek mümkün değil.

Bizden hatırlatması.