Önceki gün GOSB’da Siemens merkezinin açılışı vardı.

Konuşmacıları izlerken hayran kalmamak elde değil.

Elin adamları rakamları açıklarken kendilerinden oldukça emin görünüyordu.

Bir de Siemens firmasının tarihçesini açıkladılar 160 yıllık bir geçmişe sahip olduklarını övünerek ifade ettiler.

Bir anda kendi kendime şöyle bir soru sorma ihtiyacı hissettim; bizim ülkemizin 160 yıllık neden köklü bir firması yok?

Bu insanlardan ve bu ülkelerden eksik kalan tarafımız nelerdir acaba?

Siemens’in devasal bir toplantı salonunun içerisinde oturan iyi giyimli, iyi eğitimli kendilerinden emin genç insanlar konuşmacıları pür dikkat izledi.

Siemens’in yetkilisi konuşmacı olarak davet edildi.

Firma Almanya menşeli olduğuna göre konuşmacı da Almanca konuşmayı tercih etti.

Benim gibi bir kaç kişi hariç her halde herkesin Almanca bildiğini varsayalım.

Yabancılar kısa ve öz konuşmaya dikkat ediyor nedense...

Çok fazla ayrıntıya girerek gelen misafirleri yormadılar.

En son konuşmacı Bilim Teknoloji Bakanımız Faruk Özlü  söz aldı.

Bilim ve Sanayi Bakanı Özlü bir yılda Türkiye’de kurulan şirket sayısı 65 binin üzerinde olduğunu kapanan şirket sayısı ise 12700 civarında olduğu üzerinde durdu.

Meclisteki bütçe görüşmeleri tartışmasının atmosferi halen üzerinde olduğu için  anamuhalefet milletvekilinin söylemiş olduğu rakamların gerçekleri yansıtmadığını ifade etti.

Açılan ve kapanan  şirketlerin sayısına bakarak Türkiye ekonomisini güvenli ve istikrarlı olduğunu söyledi.

Bence bu rakamlar ekonominin iyi olduğunun veya kötü olduğunun göstergesi olmaz.

Bana göre ölçü bizim uluslararası düzeyde markalara acilen ihtiyacımız  olmasıdır.

Daha doğrusu 4.0’a uyumlu ileri teknoloji üretebilecek, Dünya rekabetinde yer alacak firma sayılarımızı arttırmayılız.

Büyüme rakamları, şirket sayıları ve tüketim oranları büyümenin tek başına göstergesi olmamalı.

Eğitim sistemi ile bu kadar oynanırsa korkarım ileride kalifiye eleman bulmakta bile zorluk çekeriz.

Siemens üretim merkezinin bir bölümünü dolaştık insan eli değmeden üretim yapan akıllı sanayi devrini gördük.

Biz halen daha kısır döngü tartışmaları ile zaman kaybediyoruz.

Genç bir nüfusumuz olmasına rağmen gençlerimizin önüne hedef koymakta zorlanıyoruz.

Bir kez daha neden geri bırakıldığımızı görme fırsatı oldu.

Bilgi toplumu olamayan ülkeler başkalarının teknolojilerine bağımlı olur...!

Elin adamı gelir Almanca konuşur, tercüme bile yaptırmaz.

Sanırım bu toplantılardan herkes payına düşeni alır.