NAR AĞACI
Yaz tatiline çıkarken yanıma kitap almayı unutmuşum. Gittiğim yerde, kitapçılardan alırım diye düşündüm ama ne yazık ki kitapçılara uğrama şansımın olmayacağını anlayınca her hangi bir şeye bağımlı olanların girdiği yosunluk krizine girdim. İçimi garip bir korku aldı, yerimde oturamaz oldum ve kimde ne kitap varsa, sorup soruşturmaya başladım. Yeğenimin kitapları arasında, daha önce okumadığım iki kitaba rastladım..
Çok şükür, okuyacak kitap bulunca sakinleştim “ oh bee” dedim. İki yazarın ismini de daha önce hiç duymamıştım. Genelde kitap alırken hem yeni yazarları merak eder, okumak isterim hem de gözüm hep bildiğim ya da adını duyduğum yazarların kitaplarına kayıverir, en sonunda da ikincisinde karar kılardım.
Birisi “İki Camii Arasında Aşk” tı. Mürüvvet Sarıyıldız’ın, 2013 basım tarihli ince bir romanı. Mimar Sinan’ın Mihribah Sultan’a aşkını anlatıyordu. Kitaba şöyle bir göz gezdirdikten sonra elimdeki ikinci kitaba bakmak istedim. Elime alışım o oldu ve kitabı bir daha bırakamadım. Hani bazı kitaplar vardır; sizi öyle içine çeker öyle sarıp sarmalar ki, sınırlarını çizemediğiniz bir haz verir. Hal böyle olunca kitabın bir gün bitecek olması, sizi korkutmaya başlar. Kitap sayfaları eksildikçe tıpkı, çok sevdiğiniz insanlardan ayrılacak olmanın verdiği hüzün ve çaresizlik gibi duygular doldurur içinizi.
‘Nar Ağacı’ isimli kitap, okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Çok iyi kurgulanmış, müthiş bir akıcılık, samimi, sıcacık bir kitap. Romanın hikayesi Trabzon’da başlayıp Trabzon’da bitiyor ama bizi Tebriz’den Bakü’ye, Tiflis’ten Batum’a, Şiraz’dan İstanbul’a koca bir coğrafyada gezdiriyor. Bilmek istediğim bir çok şeyi fazlasıyla veriyor. Daha önce duymadığım, merak ettiğim çok şey öğreniyorum bu romandan, o güzel cümlelerinden dilime takılanlar oluyor…
Bu romanın güzelliğini, verimliliğini anlatmak pek mümkün değil, en iyisi siz alıp okuyun. Yazarı Nazan Bekiroğlu. Karadeniz Teknik Üniversitesinde, Edebiyat Profesörü.
Kitabı bitirdikten sonra Trabzon’da edebiyat öğretmenliği yapan bir arkadaşımı telefonla aradım, “Lütfen Nazan Hanım’la tanış ve benim adıma şu soruyu sor” dedim. “Bu kitaptaki bütün hikayeler kurgu mu?” İçimden, no’lur kurgu olmasın, diye de dua ettim. Setterhan, Zehra, anneanne… Romandaki her olay gerçek, herkes yaşamış olsun istiyorum.
Zaten Karadeniz’i seven birisiyim ama bu romanla Trabzon’u bir başka gözle tanıdım ve çok sevdim. Ellerine, beynine sağlık Nazan Hanım… Türk edebiyatının böyle bir roman kazanmasından çok mutlu oldum.
Kitabın ismi de içeriğine çok yakışmıştı. İlk başta insanlara pek bir şey çağrıştırmayabilir ama ‘nar’ ve ‘ağaç’ kelimelerinin edebiyatımızdaki ve kültürümüzdeki anlamlarını hatırlarsak, ‘NAR AĞACI’ isminin önemini fark ederiz.
NAR, edebiyatımızda genellikle aşkın ateşine, kırmızılığı nedeniyle sevgilinin dudağına; nar çiçeği ise aşkın kalpte açtığı yaraya benzetilmiş, hem Halk Edebiyatı hem de Divan Edebiyatı şiirinde çok kullanılmıştır. AĞAÇ ise soy, soyun devamı ve ölümsüzlük anlamında mitolojilerimizde sıkça kullanılan imgedir.
‘NAR AĞACI’ romanını, sadece Trabzonlulara değil, Türkiye’deki herkese içtenlikle öneriyorum.