MÜTEMMİM CÜZÜ
Okuyorum, öykü, şiir,roman, deneme. Kitap okuyorum; herkes ahkam kesiyor! Bak şu anda ben de ahkam kesiyorum, bunu okuyorsan eğer.
Herkesin söyleyecek ne çok sözü var? Herkes ne kadar içi dolu, içi dertli, içi kaos? Aslında aşıklar söylegen dertliler gezegen olur demişti eski Erzurumlular ama. Herhalde aşk da bir nev'i dert ya, ondandır.
Birileri yazıyor birileri yapıyor bu hayatta, ekser de yatıyor, seyrediyor! Öyle işte benim gördüğüm. Mesela ve muhtemelen ben de yazanlar taifesindenim. Gerçi ekmek parası uğruna otuz küsur senedir çalışıyorum amma neyse...
Hayat Tanrı'nın ahkam kestiği meydandır!
Bize de yani biz yaratıklara da mütemmim cüzü olmak düşüyor.
Ne mi mütemmim cüzü? Tamamlayıcı parça diyen de var önemsiz ayrıntı diyen de. İşine hangisi geliyorsa. Ben şiirsel olanı seçiyorum; mütemmim cüzü.
Şimdi durduk yerde hayat hakkında ahkam kesmeyeceğim tabi. Binlerce senedir bütün feylesoflar ve din uleması yeteri kadar kafa şişirdi zaten bu hususta! Diyeceğim şu; herkes kendi hayatını yaşar!
Bak dur hele, biri demişti ki “Hayat dar alanda kısa paslaşmadır”. Vay be!
Suayısı (He, bitişik yazılıyor) adında bir mikroskobik hayvancık var. Uzay şartlarında yaşayabiliyor. Geçen Nasa hakkında bir belgesel izlerken görmüştüm. Bu arada çok belgesel izlerim, size de öneririm.
Evet nerde kalmıştık? Suayısında. Hah, suayısına göre hayat nedir acaba?
Şu gökkubbe altında söylenmedik hangi söz kalmış ki ben hala orijinal, hadi Türkçesini söyleyeyim özgün, evet söylenmedik hangi özgün söz kaldı şu gökkubbe altında?
En iyisi oturun akşamları ya film seyredin yahut belgesel. Dizi izlemenizi önermem; sıraya diziyor çünkü sizi...