BARBAROS TANTAN

BARBAROS TANTAN

‘MIŞ’ gibi yaparak kazanım mı olur ?

‘MIŞ’ gibi yaparak kazanım mı olur ?

Türkiye Petrol Rafinerileri (TÜPRAŞ) A.Ş bünyesindeki 4 rafineri, ülkemizin gözbebeği kuruluşlarının ilk sıralarında.
Özelleştirmeci politikaların dayatıldığı 1983 sonrası işletilen süreçte kademe kademe kamusal bir değer olmaktan çıkartılıp özel sermayenin eline terk edilmek için altyapı oluşturulduktan sonra Koç grubunun öncü olduğu bir konsorsiyuma devredilen TÜPRAŞ’ta, işçilerin toplusözleşme dönemleri hep dikkat çekici olmuştur.
Özelleştirme öncesi dönemlerde, toplusözleşmeler çıkmaza girip mesele Yüksek hakem Kurulu (YHK) sürecine girerse ülkeyi etkileyen işçi eylemleri olurdu. Dolayısıyla, bu eylemlerin yarattığı etki sonucu işçi sınıfı süreci kazanımla sonuçlandırırdı.
Ama, uzun yıllardır artık böyle olmuyor. Çünkü, öncelikli görevi üyeleri olan işçilerin yaşamsal haklarını almak olan sendikalar, ‘uzlaşı yaklaşımları’ adı altında işçiye kazanım sağlamak yerine patronun önermelerine boyun eğer hale geldi. Ötesinde, böylesi süreçlerde üyelerinden gelecek tepkiyi en aza indirgemek için de, üretimden gelen gücü kullanacak tür eylemler yerine ‘’Üretimden gelen gücü kullan(mış) gibi görüntü yaratan’’ eylemler yapmayı tercih eder oldu.
Yani, üyeleri olan işçilere de, hak almak için gerektiğinde kavga etmesi bile söz konusu olan işverene de şirin gözükme gayreti içindeler. Yani, ‘’Ne şiş yansın ne de kebap’’ diyerek muhafazakar bir tutum izlemekteler.
Son örneği de, bu sözleşme döneminde net olarak görüldü.
Petrol-İş Sendikası’na üye işçiler, TÜPRAŞ’ın 4 rafinerisinde 16 Mayıs Perşembe günü sabahı eş zamanlı olarak iş yerine kapanma eylemi başlattı. Vardiyaya gelen ve içeri giren işçiler daha sonra çıkış yapmadılar. 
Eylem, yaklaşık 40 saat sürdü.
Ve, bu süre tamamlandığında sendikadan gelen talimatla işçiler eylemlerini en azından şimdilik sonlandırdı.
Peki eylem neden başlamıştı ?
TÜPRAŞ rafinerilerinde çalışan binlerce işçi için oturulan masada 21 madde üzerinde anlaşma sağlanamamış ve tarafsız arabulucu dönemi de olumsuz geçmişti. 
Sendika Merkez Yönetim Kurulu’nun gelinen noktada kamuoyuna yaptığı açıklamada, şu bilgilere yer veriliyordu:
‘’Bugüne kadar 11 toplu iş sözleşmesi müzakeresi yapılmış ve bunlardan  8 oturumda herhangi bir maddede mutabakat sağlanmamış olmasına rağmen, sendikamız 70 yıla yaklaşan mücadele geleneği ve endüstriyel ilişkilerdeki düzenleyici rolü içinde hareket etmeye devam etmiştir. Sürecin başından beri masada ortak bir akılla uzlaşı sağlanması yolundaki çabalarını bugüne kadar devam ettirmiştir. Sendikamızın masada müzakerelerden kaçındığı yönündeki beyanlar, gerçeği yansıtmamaktadır. Bu durum TÜPRAŞ adına masada oturan heyetin de inkar edemeyeceği açık bir gerçekliktir. 
Bu kapsamda;
13 Mayıs’ta Tarafsız Arabulucu Prof. Yusuf Bayraktutan nezdindeki 2. Toplantıda, teklifimiz yok sayılarak halen uzlaşmaz taraf olarak sendikamızın gösterilmesine yönelik tutumları, müzakere ahlak ve etiğine uygun bulmadığımızı belirtmek zorundayız. İşverenin ısrarla müzakere edilmediğini iddia ettiği 3 madde, süreç boyunca yapılan 11 toplantıda defalarca görüşülmüştür. Buradaki sorun, bahse konu maddelerin müzakere edilmemesi değil, bu taleplerin sendikamızca kabul edilmemiş olmasıdır. Bu noktaya gelinceye kadar ki  tüm çabalarımız ve  ortak akılla toplu iş sözleşmesi müzakerelerini yürütme irademiz ortadayken, masada ve sahada ahlak ve etik ilkelere aykırı davrandığımız  iddiaları kabul edilemez.’’
Bu açıklamaya işçi sınıfının yanında olan, sınıf dostluğu yapan herkes imza atar, ben de atarım. Ama, mesele, bu açıklamanın ve sonrasında kazanıma yol açacak eylemliliklerin altını doldurmak.
Çünkü, servis araçlarından işletmeye 1 kilometre mesafede inip alkışlarla yürümek, tek sayfalık bildiriler okuyup alkış protestosu yapmak, sakal bırakmak ya da işe başlamayı 10 dakika geciktirmek, üretim süreçlerinde işvereni rahatsız eden eylemlilikler olmaktan uzaktır.
Hangi fabrikada olursa olsun, işçi sınıfı böylesi tıkanıklıklar yaşandığı dönemde üretimden gelen gücünü gerçekten kullanma kararlılığı sergilemediği zaman, ‘mış’ gibi yapmaktan öteye gidemez.
Bu tavır da asla kazanım yaratmaz…

Bu yazı toplam 2128 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
BARBAROS TANTAN Arşivi