Yine bir milli maç haftası ve yine sıkıcı günler… Nedendir bilinmez ama bu milli maç aralarına özellikle de bizim erken veda ettiğimiz haftalara bir türlü ısınamadım. Gerek kendi takımlarındaki sezonu devam eden bazı Top seviye oyuncuların performanslarını düşük tutmasından gerekse teknik direktörlerin turnuva önceleri takımları adına farklı taktikler denemelerinden dolayı maçlar genelde temposuz ve az pozisyonlu geçer. Bu da maalesef seyir zevki açısından düşük maçlar ortaya çıkarır. Bu nedenle milli maçlardan çok futbolun gündemini değerlendireceğimiz bir yazı olması düşüncesindeyim. Öncelikle bizim futbol gündemimizin bombasıyla başlayalım. Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, geçtiğimiz haftalarda görevden alınan Süper Lig hakemleri ve gözlemcilerin itirazlarını kabul ederek MHK tarafından verilen kararı bozdu ve görevlerine devam edebileceklerine karar verildi. Listenin içinde oldukça yetersiz hakemler olmasına karşın bana göre tartışmanın asıl nedeni o listede Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus ve Ali Palabıyık gibi ligimizde diğerlerine oranla daha kariyerli hakemlerin olması ve 12 hakem dışındakilerden bu listeye girmeyenlerdi. Türkiye’de bu kadar büyük tartışmalara sebebiyet veren ve gerçekten bu işle alakası olmayan isimlerle dolu bir hakem ekibi içinde temizlik şarttı elbette ama bunun sezon devam ederken yapılması ve bir de o karardan dönülmesi büyük rezillik oldu. Burada birileri bir karar verdi ve birileri o kararı bozdu. Normal durumda iki taraftan birinin istifa etmesi beklenirken yine o derin sessizlik bozulmadı. Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi. Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü Valérien Ismaël oldu. Hayırlı uğurlu olsun diyorum elbette ama “hayırlı” kısmı Beşiktaş camiasına “uğurlu” kısmını ise Ismaël Hoca’ya. Hocanın oyun tarzına dair bilgilerim oldukça kısıtlı ve açıkçası öncesinde tanıdığım bir isim de değildi. Ama öğrendiğimiz kadarıyla 3-4-3 sistemiyle oynayan ve geçiş oyunlarındaki hassasiyeti oldukça yüksek bir hoca. “Beşiktaş’da nasıl bir oyun oynatacak?, Şampiyonluk baskısını kaldırabilecek mi?” sorularına henüz bir cevabım yok ama spor camiasının nefesi ensesinde olacaktır. İşler ilk ters gittiğinde 3’lü sistemi tartışılacak (her yabancı hocada olduğu gibi) sonrasında sert sorularla yıpratmalar başlayacak ve son. Bu nedenle iyi bir başlangıç yapması ve kredi toplaması hocanın geleceği adına tek teminatı olacaktır. Kendisine başarılar diliyorum. Umarım futbolumuzu geliştirecek bir ismi daha kazanmışızdır. Galatasaray’da Başkan Burak Elmas olağan divan kurulunda idari anlamda ibra edilmedi ve seçim kararı aldı. 23 Nisan’da Galatasaray yeniden sandığa gidecek. Bu kadar istikrarsız bir kurumun ne kadar başarılı olacağı bir tartışma konusu elbette. Her sene kesinlikle bir seçim olan ve her gelenin kendi fikrini uyguladığı bir takımın ne sürdürülebilir bir başarısı ne de geleceğe dair net fikirleri olabilir. Bu nedenle Galatasaray camiasının sistemsel olarak bir revizyona ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçek.