MAHMUT HOCA’DAN DELİ BEDRİYE UZANAN SÜREÇ

MAHMUT HOCA’DAN DELİ BEDRİYE UZANAN SÜREÇ

 

 

   Bugün eğitimin geldiği noktaya bakarsak eğitim müfredatı, piyasacı ve dinselleştirilmiş haldedir. Bunun yanında uygulanan neoliberal politikalarla değer, anlayış, kültür ve ahlak olarak bu politikaların yarattığı hakim ilişkiler ortaya çıkmıştır.

   Eğitim artık alınıp, satılabilen bir meta haline getirilmiştir. Öğretmenler, okul idarecileri tarafından öğrencileriyle girdiği ilişkide tamamıyla para ilişkilerine zorlanır haldedir. İşletmeci tipindeki okul idareleri, öğrencilerinden daha çok para toplayan, öğretmenleri iyi öğretmen olarak her yerde lanse eder haldedirler. Okullarda ortaya çıkan iş ve emek ilişkileri öğretmenleri birer tahsildar haline getirmektedir.

   Daha genişleterek bakarsak okullar artık tamamıyla birer ticaret hanedir. Okullar velileri, öğrencileri, öğretmenleri birer müşteri gibi görmektedirler. Okul müdürleri, artık yeni tipte işletme müdürü gibi davranmaktadırlar. Eğitimde verimlilik, performans, her şey, aslında, para ve paraya bağlı ahlaki ve kültürel ilişkilerdir. Tam da bu şartlarda, öğretmenler, toplumun gözünde itibarını, değerini, saygınlığını yitirmiştir. Öğretmenin, veli ile girdiği en belirgin toplumsal ilişki para ilişkisi olmuştur. Bu durumun öğretmenin değer, ahlak ve saygısının velinin gözünde yitirildiği andır. Hatta, artık para istemeyen öğretmenlere, veliler, hayret ve kuşku ile bakmaktadırlar.

   Yeni tipteki piyasacı okul müdürleri de okuldaki her etkinliği paraya çeviren becerikli birer işletme müdürü gibi davranır haldedirler. Kitap okuma ile ilgili para getiren bir kampanya olsun, hemen bir proje oluşturulsun, ilgili yayın evi ile anlaşma sağlansın, kitap başına yüzde belirlensin, adı konsun “Türkiye Okuyor” vb. gelsin paralar. Tiyatro gelsin; ilde, ilçede bir komisyon kurulsun, pedagojik olarak uygun mu, değil mi? Önemli değil. Gelsin paralar. Bu kısmı afakî söylemiyorum ilçe tarafından onay verilen çocuk oyunlarının durumu ortada. Her yönden bu gelen oyunları konuşabiliriz. Film, palyaço, yılsonu etkinlikleri, fotoğraf çekimleri, mezuniyet geceleri vb… gelsin paralar, paralar. Eğitimin tamamıyla her noktası ve ilişkileri para ve bunun doğurduğu ahlaki ilişkilerle belirlendiğini görürüz. Ayrıca bu uygulamaları kolaylaştıran her türlü hukuksal düzenleme de yapılmıştır. Aidat almak yasaklanmıştır. Ama okul aile birlikler üstünden bağış alınabilir. Kaynak kitap yasaklanmıştır, eğitim sitelerinden korsan hiçbir bedel ödemeden ahlaki olmayan bir şekilde bilgileri indirebiliriz. Eğitimde bu gelinen nokta öğretmenin artık eğitimin her noktasında pazarlama elemanına, birer tahsildara döndüğü andır.

   Hababam Sınıfını anlatan filmleri hepimiz biliriz. 70 ve 80’lerdeki versiyonları ile 2000’li yıllardaki versiyonlarındaki öğretmen ve idareci tiplemeleri tam da bu konuştuğumuz eğitimdeki kapitalist dönüşümü anlatır. Bu durumu ifade eden Mahmut Hoca ve piyasacı tüccar idareci tipini ifade eden Deli Bedri’yi hepimiz izlemişizdir. İlk Hababam filmlerinde Mahmut Hoca ön plandadır; çocukları disipline eder, cezalandırır, soluk aldırmaz, ama bunu öne çıkan eğitimci kimliği ile yapar. Okul sahibinin, ya okulumu kapatırlarsa diye feryatlarına karşı; “Ben tüccar değil, eğitimciyim” karşı çıkışı bugün de direnişin ana halkasını oluşturuyor.

    Bir 24 Kasım daha geldi. Bakanlık merkez teşkilatı başta olmak üzere her kademedeki demokrat düşüncedeki eğitim yöneticileri yerlerinden alındı. Bu süre zarfında, her türlü pazarlığı red ederek, ilkeli ve onurlu durarak, mücadelelerini sürdüren, eğitim-senli idarecilerimizi, yüreğimiz kabararak, onurla, öğrenerek,  onların mücadelesini izledik, destekledik. Ahlaki olmayan, hukuk dışı, adil olmayan bir şekilde idareciliklerinin ellerinden alındığını, mahkemelerde tespit etti. Ama hala okullarına atamadılar. Umarım; bu 24 Kasım’da bu eksiklikler, haksızlıklar, hukuksuzluklar giderilir.

 

 

Bu yazı toplam 204 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi