Kamuoyu geçen hafta bir haberle irkildi. Ama bilmiyor, bilemiyorum  kaç vicdan sızladı acaba ?
   Özellikle de, yoksulu daha yoksul yapan politikaların uygulayıcılarının vicdanı sızladı mı ?
   Hiç sanmıyorum...
   Onlar, sırça köşklerinden "vah, vah demişlerdir büyük olasılıkla.
   Oysa, İstanbul Fatih'teki evlerinde 2'si kadın 4 kardeş siyanür zehirlenmesi sonucu yaşamlarına son verdiler.
   Bu korkunç olayın cinayet mi ya da intihar mı olduğunu düşünürken kısa sürede çok acı gerçekle yüzleştik. Haber bültenlerinden yansıyan bilgilere göre, kardeşlerin ekonomik sıkıntı yuzünden ortaklaşa intihar kararı alıp uygulamaları olayıyla karşı karşıyaydık.
   Bu yüzleşme oldukça sarsıcıydı. Çünkü, AKP'nin büyüme masallarıyla dayattığı ekonomik politikalar yoksullasmayı kaçınılmaz hale getirmiştir.
   Olay da, bu yüzden "kardeş kardeşe yok oluşun kanıtıdır.
   İhbar üzerine olay yeri olan eve giden polis ekiplerinin kapısında "Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin" notuyla karşılaşmış olması da, kardeşlerin topluma bir ders verme kararlılığında olduklarının göstergesidir bence.
   Düşünsenize, ekonomik kötü gidişatları yüzünden hayatın yükünü kaldıramayan 4 kardeş, siyanürle yaşamlarına son veriyor.
   Bu, yüzyılda bir rastlanabilecek olay, içeriği, gerçekleşme biçimi ve doğuracağı sonuçlar itibarıyla yeterince sarsıcıdır.
   Peki;
   Satışı yasak olan siyanürü nasıl ve nereden temin ettiler dersiniz ?
Buna ilişkin bilgi, polisin araştırması sonucu ortaya çıkacak belki ama acı sonucu ne yazık ki değiştirmeyecek.
   Çünkü;
   Yaşları 48 ile 60 arasında değişen Cüneyt, Oya , Kamuran ve Yaşar Yetişkin kardeşler artık hayatta değil.
   Ve, bilinen ölüm nedenleri olan "intihar"ın ekonomik, sosyolojik ve psikolojik nedenlerinin asıl sorumluları halen içimizde özgürce dolaşıyor.
   Ne dersiniz vicdan azabıyla hareket edip sorumluluğu üstlenen birileri çıkar mı ?