Genç bir üniversite öğrencisi olarak girdiği cezaevinde, F tipi hücrelere karşı çıkan ve bunun için bedenini bir direniş biçimine dönüştürüp ölüm orucuna yatan Yusuf’un hikâyesiydi Sonbahar Filmi. 19 Aralık cezaevi katliamıyla F-tipi hücreye atılan ve 10 yıl sonra hastalığı nedeniyle serbest bırakılan bir devrimcinin hikâyesi… ‘’Sonbahar’’ filmi aklımıza Özcan Alper ismini kazıdı geçti.

Sonra, merakla beklediğimiz ikinci filmi ‘’Gelecek Uzun Sürer’’le bizlere merhaba dedi Özcan Alper. Üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru, ağıt derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına Diyarbakır’a gider. Üç ay boyunca kaldığı Diyarbakır'da izini sürdüğü ağıtların öykülerini ararken ertelediği kendi acısıyla da yüzleşir. Bırakılmış bir elveda mektubunun izi yıllar sonra bir köy mezarlığında anlamına kavuşur. Çünkü mezarda yatan Sumru’nun yıllarca cevabını bilemediği en büyük sorusudur.

Özcan Alper’in üçüncü filmi ‘’Rüzgârın Hatıraları’’ ise 2015 yılında vizyona girdi. Film 1940’ların başında, devrimci bir Ermeni gazeteci olan Aram’ın, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitlerci bir tutum takınan hükümetin provokasyonları nedeniyle mecburen ülkeden ayrılıp Sovyetler Birliği’ne geçmek üzere bir sınır köyünde beklerken yaşadığı yurtsuzluğu anlatırken, Aram, aynı zamanda 1915’te yaşadığı büyük acının izlerini de anılarında yaşayarak seyirciyle paylaşır.

Özcan Alper’in filmlerinde benim en yakıcı hissettiğim iki duygu vardır. Birincisi yurtsuzluktur. Bir Devrimcinin yurtsuzluğu... Bir Kürdün, bir Ermenin ve batı illerinden Anadolu kasabasına çalışmak için gelmiş bir başka’nın yurtsuzluğu. İkinci duygu ise ölümdür. Sonbahar’da ölümü bekleyen Yusuf, Gelecek Uzun Sürer’de ölümle yüzleşen Sumru, Rüzgârın Hatıraları’nda ölümden kaçan Aram ve karanlık Gece’de öldürülen Ali…

2023 yılında vizyona giren ve 59. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi film ve en iyi senaryo ödülünü, 2022 Ankara Film Festivalinde en iyi yönetmen, jüri özel ödülü, SİYAD en İyi film ödülü, 2022 Boğaziçi Film Festivalinde ise en iyi yönetmen, en iyi film, en iyi erkek oyuncu ödülü alan ‘’Karanlık Gece’’ ise Özcan Alper’in son filmidir.

Filmde ki ana karakterimiz İshak, küçük bir dağ kasabasından kaçmış amatör bir müzisyendir. 7 yıl önce parçası olduğu bir linç olayı, hasta olan annesine bakmak için kasabaya döndüğünde peşini bırakmaz. Çocukluk arkadaşları olan diğer beş faille ve onları destekleyen kasaba halkı ile yüzleşen İshak, üzerine çöken suçluluk duygusuyla mücadele eder. Ancak suç ne kadar büyükse, herkesin elinde kan olduğu için sessizlik o kadar güçlüdür.

Film bir iç hesaplaşmanın içine alır izleyenleri. İshak kasabada yaşanan lince doğrudan ortak olmamıştır belki ama sesiz kaldığı ve üstünü örttüğü için vicdan azabı çeker. Yönetmen linç kültürünün artarak devam ettiği ülkemizde sesiz kalmanın suça ortak olmama anlamına gelmediğini anlatır bizlere. Ve bunu sinema aracılığıyla oldukça başarılı bir şekilde ifade eder. Filmin sonunda karanlık kazanır. Ama aydınlığın soyu tükenmemiştir. Yani umut hep vardır. Ve o umut hala insan da ve vicdandadır.

‘’Karanlık Gece’’ filmi şuan vizyonda gösterimde. İzlemenizi öneririm.